4 Haziran 2018 Pazartesi

Düşman!... - Arzu KÖK

Düşman!...

Düşman, sınırlar boyu, sıra sıra, urgan urgan… Düşman, sınırlar boyu alev alev, çingi çingi… Düşman, sınırlar boyu aç aç, tilki tilki… Düşman, sınırlar boyu hayasızca, kahpece, canavarca, kurnazca…


 Düşman, içimize çöreklenmiş, yılan gibi kıvrım kıvrım, buzlu buzlu… Düşman, yüreğimizin başında akrep gibi, çıyan gibi… Düşman, eksik tartan terazide çöreklenmiş aç kurt gibi… Düşman, eksik ölçen metrece, kara sülük, solucan gibi…

Düşman, sınırlardan ötede… Uzak uzak… Düşman, sınırların içinde… Yakın yakın… 

Düşman, bir katilin bıçağı ucundan; anamıza saldırır, avradımıza saldırır, kardeşimizi, bacımızı, komşumuzu, kalbimizi vurur, kalbimizi… Düşman, hırsızın parmak ucunda; ırzımıza uzanır, namusumuza uzanır, elimizdeki lokmaya uzanır… Düşman, yalancının dilinde, elimize, ayağımıza bulaşır, kirli kirli… Düşman, yalancının dilinde, nemli nemli, pötür pötür…

Döner dolanır gözümüze girer düşman. Bakarkör eder bizleri… Görmedim dedirtir, bakmadım dedirtir… Döner dolanır gözümüze girer, yemin billah ettirir…
Kulaklarımıza girer oturur. Yuva yapar kulaklarımızda, duymadım dedirtir, işitmedim dedirtir…

Sonra yüreğimize girip çöreklenir, dinden imandan çıkarır bizi. Eksik tarttırır, fazla ölçtürür, pahalı sattırır…

Kahpedir düşman, güven olmaz. Güler, yılışır sırası geldiğinde… Sırası geldiğinde ağlar, gözyaşı döker… Kahpedir düşman güven olmaz. Müşfik bir anne kılığında gelir bazen… Çarşafa girer, yalvarır, inler… Büzüm büzüm dudaklarda dua niyaz eyler… Sırasında bir edalı kız olur çıkar önümüze… Alı al, moru mor… İki dirhem bir çekirdek. Kırıtır, bel büker, gerdan kırar, gözlerini süzer ahu ahu… 

Hoca olur kürsüye geçer bazen. Kelime kelime zehir saçar içimize. Ders verir millet için, vatan için… Asalet olur dikilir karşımıza bazen… Halissüdem, yedi göbek terü’taze… Kan kan, ırk ırk konuşur. Kılıç sıyırır pala çeker hayal ürünü kuvvetlere… Kahpedir düşmen, çörek çörek çöreklenir içimize…

Düşman kahpedir, ne olduğu belli olmaz… Ey cemaati müslümin diye başlar bazen; sözüm ona ayet ayet, sure sure zehir saçar içimize… Allahsızca Allah adına harekete geçirir herkesi… Sakal der, bıyık der, yalan der, haram der, zina der… Söyler ha söyler… Düşman, içimize çöreklenmiş yılan gibi kıvrım kıvrım…

Dolaşır ayaklarımızda, tökezletir. Bir kurt gibi çöker canımıza kemirir ha kemirir… Yalan söyletir, jurnal ettirir, zina ettirir, adam öldürtür, ocak söndürür…

Eyyy ben!... Düşmanı tanı… Rüşvet isteyen memur, insan hayatına önem vermeyen doktor, bozuk ilaç satan eczacı, zıpçıktı zengin, senin sefaletinle servet yapanlar, senin bir aylık kazancını bir anda kumara veren kumarbazlar, hava parası alan ev sahibi, eksik veren-pahalı satan esnaf, sanatına hile karıştıran işçi, millî davalar yerine kendi kör nefisleri için mücadele eden siyasiler, halkın olanı halka sormadan satıp savanlar, meydanlarda küfürlü konuşmalarla halkın da dilini bozanlar, sanatçıyım diyerek ortalıkta gezinen, sanat ve sanatın ruhundan zerre anlamayanlar…

Eyy ben!... Düşman, ayaklarının ucunda solucan gibi… Düşman, yüreğine çöreklenmiş yılan gibi… Düşman, gözünün önünde, yanıbaşında…


Arzu KÖK

1 yorum:

  1. Bu yazıda demek istenen inceliği, kinayeyi; bir okadar da güzel anlatımı ancak domuzlar anlamaz.

    YanıtlaSil