14 Ekim 2020 Çarşamba

Muhalefet - Arzu KÖK

 Muhalefet

Muhalefet, Arapça bir sözcük. Karşı durmak; uymamak anlamlarına geliyor. Sözcükle ilk karşılaştığınızda sizi itiyor. Olumsuz, ara bozucu, çelme takıcı bir duruş hissi veriyor. Ve genellikle de hoşlanılmaz bir fotoğraf çıkıyor önünüze.

Oysa işin özü bu değil. Halef, hilaf, halife, hilafet…aynı kökten türemiş . Muhalefete hayır diyenlerin hilafa da halifeye de hayır demesi gerekmez mi o zaman?

Arapça zengin bir dil ve anlaşılması oldukça zor. Anlaşılması zor olduğu kadar anlatması da zor. Uzman olmadan Arapça üzerinden yorum yapmak tehlikelidir. Belki de tam bu yüzden İslam yönetim modelli devletler ve toplumlar durmadan birbirini boğazlıyor. Yani hem bilmiyorlar hem de keyfe keder yorumluyorlar. Sonrasında da al sana kan gölü…. İslam, Müslümanlığı kabul eden kişinin tanımıdır. Müslümanlık ise çok genel anlamıyla teslim olmak, kabullenmek anlamına gelir.

Kur’an’ı iyice okumadan ve kavramadan ahkam kesmek gibi bir alışkanlığımız vardır. “Kur’an şöyle diyor!” Bu külliyen bir palavra ve Kur’an üzerinden rol çalma uyanıklığıdır. Bir sözcüğü yorumlamak için ayetin bütününü okumak ve kavramak gerekir. Yetmez. Ayetin içinde yer aldığı sureyi bütünsel olarak kavramak gerekir. Cımbızlamayla olmaz…

İslam, muhalefete izin vermemiş olsaydı eğer, halifeye de izin vermezdi. Oysa, halef ve selef İslam’da vazgeçilmez yönetim uygulamalarıdır. Bu yüzden, iktidar kadar muhalefet de İslam’ca kutsaldır. Çünkü, birçok ayet, aklın önemine ve kullanılmasına gönderme yapmaktadır. Aklın kullanımı, yalnızca iktidarı elinde bulunduranlara özgü bir hak nasıl değilse, muhalefet için de aklı ile itiraz İslam’ın ana karakterlerinden biridir.

İslam’a göre yanılmayan tek gerçeklik Allah olduğuna göre, Allah olmayan her canlının yanılma olasılığı vardır. O zaman İslam adına söz söyleyen herkes yanılabilir ve bunu düzeltmek için muhalefetin aklı ve çabası elzemdir. Kur’an, en büyük sapkınlığın “aşırı ben bilirimcilik” olduğunu sıklıkla satır aralarında vurgular. Bunun yanında sıkça da “dinleyin!” emrini verir. Eğer sen her şeyi en iyi biliyorsan, neyi dinleyeceksin değil mi?

Kur’an, bilimin Çin’de de olsa gidilip alınmasını buyurur. Bilim, doğru olandır. Yani “benim dediğim” değildir. Bu nedenledir ki muhalefetten korkulmaz. Zira ondan öğrenecek ve ondan öğrendiklerinizle daha iyi işler yapabilme olanağı doğacaktır sizin için. Oysa ülkemizde muhalefet yok gibidir ve olması da istenmiyor sanırım. Yazıktır ki  Türkiye'de en iyi muhalefeti siyasi partiler değil, mizah dergileri yapıyor. Bu ise bize ülkenin siyasi kalitesinin durumunu gösteriyor.

Bir demokrasi oyununun sürüp gitmesini sağlayan şey iktidardan çok muhalefettir aslında. Bir elektik devresi gibi düşünürsek devrenin tamamlanmasını ve bu sayede akımın yeniden ve yeniden geçmesini sağlayan şey, devreyi kapalı hale getiren işlemsel aygıttır muhalefet. Ve demokrasinin en büyük çatışmalarda bile yapısal bir hasara uğramamasına neden olan şey de aygıta kısa devre yaptırabilecek her türlü gücün muhalif kimliği altında devre elemanlarından biri haline dönüştürülmesi. Demokrasinin asıl aktörleri iktidardakilerden çok sayıları giderek çoğalan ama istekleri birbirinin aynı olan, oy veren insanları kafa karışıklığına düşürmek olan muhalefet partileri.

Bir ülkede gücün dengelenebilmesi için akılcı yaklaşımlarda bulunan, gerektiğinde saldırgan olmayacak şekilde halkı organize edebilen, yapılanlar iyi ise onu takdir edebilme yetisine sahip, kötünün karşısında her türlü tavize rağmen virgül kadar eğilmeyen, samimi oluşum olmalıdır muhalefet. Bunun karşısında elbette ki aynı samimiyete sahip bir iktidar gereklidir. İkisinin olabilmesi için insanların egolarını bastırabilecek temiz bir ruha ihtiyaç var.

Ülkemizin en acil ihtiyacı muhalefettir aslında. Muhalefet sadece iktidar alternatifi değildir, aynı zamanda devletin de sigortasıdır. Bu sebeple sadece muhalefete oy verenler değil, iktidara oy verenlerin bile buna acil ihtiyacı var.

Ülkemizde iktidar yandaşları bile ülkede muhalefet boşluğu var diyorsa, muhaliflerin bir durup düşünmesi, kendilerine çeki düzen vermesi gerekmez mi? Belki de muhalefetin tanımının benim yukarıda yapmaya çalıştığım gibi tanımını yeniden yapmak ve içini doldurmak gerekmektedir.

Tabii bir de muhalefet yokluğundan şikâyet edenler var. O halde madem ülkenin muhalefet boşluğu var vatandaş olarak bu boşluğu doldurmak adına kim ne yapıyor onu da sorgulamak lazım. İşi iktidar ortağı olamamış partilere yıkmak da kolaycılık değil de nedir? ‘Nasıl?’ dediğinizi duyar gibiyim; o tartışılır ama teşhis bence budur.  

Muhalefet oturduğunuz yerden ahkâm kesmek değildir ve artık bunun kavranması ve doğru uygulanmasının zamanı gelmiş ve geçmektedir. Silkinin ve kendinize gelin lütfen…

 

 Arzu KÖK