26 Eylül 2009 Cumartesi

KIRK SATIR MI? KIRK KATIR MI?...

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök askerlik yaşamı boyunca pek çok olay karşısında binlerce kez "dikkat" komutu çekmiştir... Ancak hiçbirisi de yada öyle demeyelim de pek azı Milliyet'te Fikret Bila'ya yaptığı açıklamalar kadar önem taşımamıştır. Paşa "durumu kontrol edilebilir seviyeye çekmek için özveri" çağrısı yaptı. Bu da demek oluyor ki Paşa' da durumun kontrolden çıkabileceği konusunda büyük korkulara sahip.AKP hakkında yürütülen kapatma davası nedeniyle süren çatışmalar, diğer yandan Ergenekon soruşturması çerçevesinde gerçekleştirilen gözaltına almalarda çıtanın emekli orgeneral seviyesine yükselmesi, "Nereye gidiyoruz?" sorusunun her kesimce çok sık sorulmasına sebep olmuştur. Yazıktır ki toplum bir kutuplaşma içerisine çekiliyor ve adeta bir tercih yapmaya zorlanıyor. Öyle bir kutuplaşma ki, sanki yakın bir zaman sonra toplum "Kırk katır mı, kırk satır mı?" tercihine mecbur bırakılacak ve sorulacak: "Askeri darbe mi, kökten dinci darbe mi?" Darbelerden darbe, ölümlerden ölüm beğen! Seç seçebilirsen...Hilmi Özkök Paşa "Resmi bir aktörün geç kalmadan ortaya çıkıp, ortalığa çekidüzen verecek bir hareketi, halkı da arkasına alarak gerçekleştirmesi" gerektiğini söylemiş Fikret Bila'ya. Acaba bu resmi aktör kim ola ki? Aslında bu aktör Anayasa'ya göre devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle görevli olan Cumhurbaşkanı olmalıdır. Ancak bu görevi yürütebilecek Cumhurbaşkanı tamamıyla tarafsız olmalıdır. Zira Gül kapatma davasında suçlananlardan biri olarak zaten taraf durumundadır. Peki ne olacak bu durumda? Hilmi Özkök bu durumu gördüğünden midir nedir şunu da eklemiş sözlerinin sonuna: "Bu görevin yerine getirilmesine katkıda bulunabilecek, halkın güvenini kazanmış, politik beklentileri olmayan diğer âkil adamların da davet beklemeksizin devreye girmesi bir zorunluluk haline gelmiştir!" Akil adamlar!... Bunlar da kimler olabilir ki?...Emekli Orgeneral Özkök, demokrasinin olmazsa olmazlığına inanmış bir asker olduğu bilinen bir gerçektir. Onun gibi bir Paşa'nın yargı üzerinden karşı karşıya getirilen siyasal ve toplumsal güçlerin çatışmasıın önlenmediği takdirde ortaya çıkacak yıkımın sonuçlarını öngörme yeteneğine sahip olduğunu da bilinen bir gerçektir. O nedenle de endişelerine katılmamak mümkün değil. Paşa büyük bir iyi niyetle durumun tahlilini yapmış, kendince çözüm önerileri de getirmiştir. Ancak yazıktır ki önerdiği çözüm önerileri uygulanabilirlik özelliği taşımamaktadır ne yazık ki. Paşa'nın bahsettiği akil adamlar eski cumhurbaşkanları, genelkurmay başkanları, yüksek yargı başkanları mıdır? Peki bunlarsa kimin çağrısı ile bir araya gelip hangi yasadan aldıkları yetkiyi kullanacaklardır? Sonra siz toplumu tahrik ediyorsunuz, çetesiniz diye hepsinin hapse atılma riski de var. Özkök Paşa "Durum düzeltilemez hale gelirse olabileceklerin asıl sorumlusu hükümetimiz olmakla beraber yapabilecek bir şeyi olup da yapmayan herkes bu sorumluluktan pay alacaktır" diyor. Evet bu söyleminde de çok haklı. Ancak Özkök Paşa hükümet dışında kimlerden hizmet ve özveri bekliyor bunu söylemiyor. Yine bu özverinin sınırlarını çizmiyor. Zira şuan ülkmizdeki tüm kurumlar kendilerine göre çalışıyorlar. Çatışma aslında iktidarın kötü yönetiminden doğuyor maalesef. Yanlışın başlangıcı ise Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ile başlıyor ne yazık ki. Ülkemizde şu sıralar yaşanan kaosun nedeni o yanlışın ürettiği diğer yanlışlardır. Gerçi artık suçlu aramaya da vaktimiz yok. Olayları serin kanlılıkla düşünmeli, akıllı, doğru adımlar atılmasını sağlamaya yönelik çalışılmalar yapılmalıdır. Aksi taktirde yani insanları kamplara bölerek, sokaklara dökerek daha öncekilerde nasıl bir şey elde edemedilerse şimdikilerde edemez. Olacak olan tek şey ülkeye, bu ülkenin halkına zarar vermek olacaktır. Bunun sonu ise bir felakettir. İzin vermeyelim... Bu anlamda da Özkök Paşa'nın bildiği birşeyler varsa ortaya koyması ve de bahsettiği özveriyi yapmaya başlaması gerekmektedir. Zira yarın çok geç olabilir...