Gençlerimiz!...
Birkaç orta yaşlı insan bir araya geldi mi başlıyorlar
gençleri eleştirmeye. Gençleri eleştirmeye ne kadar çok meraklılar değil mi?
Neler söylenmiyor ki?
” Gençler okumuyor, okusa da ciddi şeyler okumuyor, ciddi
şeyler okusa da anlamıyor... İşleri güçleri bilgisayar başında oturmak,
televizyon izlemek, internette chat yapmak, telefonda sürekli arkadaşlarıyla
konuşmak. Hem de boş konuşmak… Politikayla ilgilenmiyorlar. Ne dünya sorunları,
ne de ülke sorunları konusunda bilgileri yok... Derin ve sürekli ilişki
kuramıyorlar, hep geçici ve yüzeysel ilişkiler kuruyorlar, çoğu da maddi çıkara
dayanan türden ilişkiler… Şu gençliğin haline bak!... Bir de Atatürk ülkeyi
bunlara emanet etti, peh peh peh!...”
Günümüzde gençler ile ana babaları arasındaki farkın,
şimdiye kadar hiçbir kuşakta görülmedik kadar derin ve sarsıcı olduğunu
görmeliyiz ilk önce. Türkiye'de oldukça güçlü bir orta sınıfın oluşmasıyla
birlikte toplumun yaşam biçimi de değişti. Otomobili olan, yazları tatile
giden, çocuklarını özel okullara gönderen, eve bilgisayar ve internet hizmeti
alabilen, bütün aile fertlerinin cep telefonu taşıdığı, eski kuşaklara göre
daha liberal ilişkilerin olduğu aileler var oldu. Böylesine köklü şekilde
değişen bir aile yapısının yeni kuşaklar üzerinde derin farklılıklar yaratması
kadar doğal bir sonuç yoktur.
Her şeyin etiketli olduğu çağımızda gençlerin aslında
binlerce sorunu varken çözüm iki ayrı etikete sıkıştırılmış durumda: “Sınav
kaygısı”, “Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu” Diğer sorunların ne
olduğu ise kimseyi ilgilendirmiyor. Oysa hepsinde bir anlam arayışı var.
Çevrelerini ve yaşananları adlandırma-adlandıramama sorunları var. Bunun
yanında okullarda kalmak durumunda kaldıkları çok uzun saatler, okul
kantinlerinde satılan pahalı ve sağlıksız yiyecekler var. Bir de bir şeyleri
anlamlandırmalarına fırsat verilmediği için depresif halleri var. Kendilerine
zarar vermeleri, hayatlarının hiçbir döneminde olamayacak denli yoğun duygusal
ilişkileri, kimlik inşa süreçleri… Ama ne kadar sayarsak sayalım bunların
hiçbiri hiç kimseyi ilgilendirmiyor. Sadece kuru eleştiriler yöneltiliyor
onlara karşı.
Kapitalizmin insan anlayışı gereği tüm gençler sadece ve
sadece işlevsellikleriyle tanımlanıyor. Okulda derslerini yeterince
dinleyemiyorsa, dikkati dağınık deniyor ve hemen bir ilaç; işte tedavi… Sınav
kaygısı varsa; birkaç gevşeme egzersizi, “Başarırsın, aslansın, kaplansın”
telkinleri… Sorun tamam. Bunlarda başarılı olunmuyorsa ez ezebildiğin kadar o
genci. Söylenecek sözler de hazır: “Basiretsiz! Kıymet bilmez! Amacı yok
bunun amacı…” Ama eğer derslerinde
başarılıysa, kurallara harfiyen uyuyorsa, o genç içten içe yaşadığı bunalımın
etkisiyle intiharın eşiğinde bile olsa kimse fark etmez emin olun. Çünkü kimsenin vakti yok, sabrı yok onu
gözlemleyecek. Hele ki eğitim sisteminin hiç yok. Arada tabii ki dikkatli ve özenli
ebeveynler de harika öğretmenler de çıkmıyor değil. Ama azlar, çok azlar; hem
nasıl çok olsunlar ki? Zira yaşadığı sistem içerisinde pek çoğu kendi
duygularını, kendi sorunlarını bilmeyen ebeveynlerle dolu etrafımız. Hem nasıl
olsun ki? Günde 12 saat çalışan, çalışmak durumunda kalan bir ebeveynin ne
kendine ne çocuğuna ayıracak vakti kalmıyor ki. Sistem bunu emrediyor.
Böylelikle de doğal olarak bir önceki kuşaktan çok farklı
yeni bir insan modeli oluşuyor. 'Gençler okumuyor!' deniyor. Evet bir
anlamda doğrudur. Zira, görsel kültür günümüzde o kadar çok ağır basıyor ki
nedeni budur diye düşünüyorum. Yine önemli olan bir fark daha vardır ki,
gençlerin bilgiye ulaşma kanallarının değişmiş olması. Birkaç dakikada internet
sayesinde istedikleri bilgiye ulaşma olanaklarına sahipler artık.! Evet tüm
bunlar disiplinli okumanın vereceği sistematik düşünme yeteneğini
geliştirmelerinde onları zorlayacaktır ama yazıktır ki bunun da kolay ve hazır
bir çözümü halihazırda bulunmuş değildir.
Onlar yepyeni bir dünyanın çocukları. Hem onları yetiştiren
kuşak sizlersiniz. Bu nedenle çok da eleştirmeye hakkınız yok. Ya da kim bilir,
belki de biraz da kıskandığınız için mi eleştiriliyorsunuz onları bu kadar? Ne
dersiniz?
Ve unutmayın bizim gençlerimiz ruhlarında, yüreklerinde ATATÜRK’ü
taşıyorlar. O nedenledir ki her şeye rağmen akıllıca davranacaklardır…
Arzu KÖK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder