Bitmeyen Senfoni
Yüz yıllardır susmayan
bir senfoni duyuluyor…
Maistro pek değişmiyor.
Hatta hiç değişmiyor. Sadece iki üç elden, birbirine geçiyor çubuk, bir ona bir
ötekine. Karşımızda ise hep onların belirlediği aktörler ve onlar, ellerine
tutuşturulan enstrümanları çalıyor.
Çocukların yaşamları çalınıyor büyüklerin keyfi yerine gelsin diye.
Dindaşlar da soydaşlar da birbirlerinden yaşamlar çalıyorlar…
Başka birileri onların
petrolünü çalıyor, ellerindeki pazarları çalıyor…
Birileri rol çalıyor
aralıksız. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Umutları çalıyorlar…
Uykuları, düşleri çalıyorlar sinsi sinsi. Doğal varlıklarını, tarihlerini çalıyorlar ulusların.
Uykuları, düşleri çalıyorlar sinsi sinsi. Doğal varlıklarını, tarihlerini çalıyorlar ulusların.
Emek çalıyorlar; zavallılaştırıp
sindirdikleri insanların dillerine neşter çalıyorlar.
Dostlukların üzerine zift rengi boyalar çalıyorlar ve düşman ediyorlar aynı odayı paylaşan aç ve açıkları…
Dostlukların üzerine zift rengi boyalar çalıyorlar ve düşman ediyorlar aynı odayı paylaşan aç ve açıkları…
Birileri zevkten ıslık
çalıyor, dört köşe oluyor, keyif çatıyor, haram zıkkımlanıyor, şişiyor ama yine
de zevkten ıslık çalıyor…
Orkestra susmuyor.
Yeryüzü ve gökyüzü kırmızıya çalıyor.
Çanlar, hep aynı adreslerde
ve aynı insanların yıkımları için çalıyor…
Kimileri bol bol çene
çalıyor. Atıyor, tutuyorlar; bir daha atıp bir daha tutuyorlar ve durmadan oy
çalmaya çalışıyorlar…
Demokrasi, masala
dönüşmüş, peh peh!
İnsan hakları ıvır zıvır edilmiş!
Ulusal bağımsızlık da ilkelleşmiş,
miş!...
Oy çalıp çene çalıyorlar;
çene çalıp oy çalıyorlar…
Topu ayaklarında
tutamayanlardan ha bire top çalıyorlar…
Hak edenlerin hak
sıralarını çalıyorlar ve el çırpıyorlar sevinçle…
Zaman çalıyorlar ve seni
hep gerilere itekliyor, arka sıralarda bırakıyorlar; sana ıslık çalıyorlar
şişine şişine ve sen bilemiyorsun, anlayamıyorsun…
Senden, erdemini
çalıyorlar. Senden, bir avuç çekip çalıyorlar ve onların ağızlarına bir parmak
bal çalıveriyorlar.
Güneşini çalıp üşütüyor, gölgeni
çalıp yakıyorlar…
Sularını çalıp, sana
satıyorlar. Pamuğunu çalıp sana satıyorlar kot kot…Güvenliğini çalıp sana satıyorlar
silah silah…
Birileri petrol çalıyor,
can çalıyor, düş çalıyor, gelecek çalıyor ...
Birileri ıslık çalıyor,
rol çalıyor, top çalıyor…
Ve hepsi bir olmuş oy
çalıyorlar, demokrasi demokrasi diye diye…
19. Yüzyıldan sonra,
Birinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra, İkincisinden sonra, Soğuk Savaş’tan sonra,
Yeni Dünya Düzeni’nden sonra, Küreselleşmeden sonra, Bilgi Çağı’dayız ya… Çok
süreç atlattık ya, bir şeyler değişiyor sanıyorsunuz. Oysa orkestra aynı, müzik
aynı.
Şimdi de seni
makineleştirmek istiyorlar. Arkadan geliyor müzik sesi. Hatta nağmeler çok
alımlı bu ara…
Sen anlamadığın, yaşadığın
toprakların kıymetini bilemediğin sürece de bu senfoni devam edecek ve sen
kukla olmaya devam edeceksin ellerinde. Hadi geçmiş olsun…
Arzu KÖK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder