Corona ve Dua
3300 yıl önce yaşamış ve babası Hitit İmparatorluğu'nun
kurucu kralı olan Şuppiluliuma Veba'dan ölmüş, yerine geçen abisi de 1 yıl
içinde veba'dan ölünce çocuk yaşta tahta geçmiştir Murşili.
20 yıldır Hatti ülkesini kasıp kavuran Veba Salgınına çok
içerlemiş olmalı ki ''Murşili'nin veba duaları'' diye kil tabletlere
kazdırmıştır.
"Tanrılar, Efendi[leri]m! Hatti ülkesinde veba
meydana geldi. Ve Hatti ülkesi vebadan (dolayı) mahvoldu ve çok sıkıntı çekti,
artık bu 20. yıl(dır). (Ve) [Hatti] ülkesi devamlı (çok uzun zamandan beri)
öldüğü için, (aklıma) genç Tuthalya meselesi geldi.
Ve babam, Tuthalya'nın kanlı cinayeti yüzünden [öldü];
[babamın tarafı]na geçmiş (olan) kral oğulları, beyler, binbaşılar (ve) daha
yüksek (rütbeli) subaylar (da), [bu] sebep (mesele) yüzünden öldüler. Bu şey
Hatti ülkesinin üzerine de geldi ve [Hatti] ülkesi de [bu] şey yüzünden ölmeye
başladı ve Hatti ülkesi [zayıfladı] .
Ve şimdi veba daha da [beter] oldu; Hatti ülkesi vebadan
(dolayı) [çok] üzüldü (bunaldı) ve (nüfus olarak) daha azaldı. Ama ben,
Murşili, sizin h[izmetkarınız], 40
[Tanrılar], benim [Efendilerim], [dualarımı] kabul ediniz, [yardımı]ma
geliniz"...
Hitit Kralı Murşili, çocuk yaşta olmasına ve ondan öncekilerinin
suçlarından bahsederek af diliyor, vebadan kurtulmayı diliyor. Hani diyorlar ya
“Bu musibeti sabır ve dua ile aşacağız” diye, biz nasıl dua edeceğiz.
Biz kimi suçlayıp af dileyeceğiz. Yıllardır bu ülkenin başında olanlar suç
kimin?
Atatürk “Hayatta en hakiki mürşid bilimdir” derken
işte bu günleri öngörüyordu belki de. Zira bilim ve bilgi güç demekti. Bu gücü
elinde bulunduranı hiçbir güç alt edemezdi. Ne anlamlı bir öngörü olduğunu
bugün çok daha iyi gözlemliyebiliyoruz.
Biz ne yaptık? Eğitimi neredeyse özelleştirdik. Bilimsel
eğitimi kenara itip, dini eğitime öncelik verdik. Bol bol cami yaptırdık, bol
bol dini çalışan aldık. Bilim adamlarımızı görevinden aldık, çeşitli suçlarla
hapishanelere doldurduk. Bilim merkezlerine, eğitime değil, Diyanet’e akıttık
paraları. Oysa ülkenin: Camiye değil, Devlet Hastanesine ihtiyacı vardı. Din
görevlisine değil, sağlık çalışanlarına ihtiyacı vardı. Cemaat, tarikat
yurtlarına değil, bilim merkezlerine ihtiyacı vardı. Özel hastaneye değil
devlet ve üniversite hastanesine, ARGE'ye ihtiyacı vardı.
Almanya: 8.000 Kilise - 70.000 hastane,
Fransa: 9.000 Kilise - 60.000 hastane,
Türkiye: 90.000 Cami - 7.000 hastane!
Bazı sayılar verdim sizlere. Hastane sayısı bakımından çok
zengin ülkeler bile bu salgın karşısında çaresiz kalıyorsa açıkçası bu sayıyla
bizim halimiz nice olur diye düşünmek istemiyorum.
Çin’in nüfusu 1,4 milyar. Ama onlar bu nüfusu, organize güç,
örgütlü refleks, hızlı müdahale, yüksek teknoloji, büyük ölçekli çözümler ile
korudu, yendi virüsü. Görünüşe göre kısa sürede de atlatacak tüm olumsuz
etkilerini. İtalya AB’den medet umarken Çin yardıma gidiyor. ABD bu durumda
bile ambargoda ısrar edip İran’ın sağlık sektörünü vurmaya devam ederken
Çinliler İspanya, Güney Kore, Japonya, İran, Irak ve Suriye’ye de el atıyor. Utangaçça
Küba’nın ilaçlarının hakkı teslim ediliyor, tıbbi aklı. Tepesinde celladın
dolaştığı, ambargo ile ezdiği Küba…
Çaresizce sınırları kapatıyor, şehirleri kilitliyor,
insanları evlerine hapsediyor bu virüs. Sanki yıl 1348. Ama dersler bırakarak
yapıyor bunu: Sınır tanımayan belalara ancak sınırları yıkarak karşı
konulabilir; el birliğiyle, bilgiyi paylaşarak, imkânları bölüşerek, kâr
hırsını yenerek.
Felaketlerde dersler hep çift yönlü oluyor: Hırslı hırsının,
zorba zorbalığının, tiran tiranlığının derdine düşüyor; beriki komşusunu fark
ediyor, ‘can’ dostlarını görüyor, dayanışmanın gücünü anlıyor…
Ve elbette kapitalizmin direngen tarafları bu musibetten de
büyük şeyler devşirecektir. Bu kaçınılmazdır… Kapitalizmin gereğidir zaten bu…
Dahası hurafeler çağına dönerken tufandaki tek geminin ‘bilim’
olduğunu söyledi korona. “Asıl virüs sensin” diyor. ”Asıl virüs
cehalet” diyor.
Diyeceğim o ki pek anarşist bu Covid-19! Herkesi vuruyor. Eşitçe,
umarsızca. Alttakilerin kaderi yine mahrumiyettir, mahkûmiyettir, el hakk. Ama
virüs yüksekten uçanlarla birlikte kibir saraylarına kadar giriyor. Başkanlara,
başbakanlara, bakanlara, yardımcılarına çarpıyor. “Şeytan savan” kutsal
mabetlere, okunmuş eşiklere giriyor! Tüm dokunulmazlara dokunuyor. ‘Devrimci’
diyeceğiz de lanet bir şey olmasaydı...
Yarattığı etkiler üzerine çok şey yazılacaktır. Öce
kapitalizmin çirkinliğine çarpıyor, çatırdatıyor. İnsanların derin cehaletini,
iflah olmaz bencilliğini bir kez daha açığa vuruyor. Virüsten beter bir virüsün
insanın kendi öz benliği olduğu gerçeğini resmeden sayısız manzarayı gözler
önüne serip dumura uğratıyor. Sadece kazanç güdümlü eğitimin ne yazık ki toplumu
eğittiği yok.
“Bu musibeti sabır ve dua ile aşacağız” deniliyor ya
merak ediyor insan nerede bu din görevlileri diye? Madem kurtuluş duada, hadi
oturun ve yağmur duaları gibi toplu dualar edin de kurtulsun ülkemiz bu
musibetten. Çözüm dua ise nerede bunlar?...
Arzu KÖK
YORUMA NE GEREK VAR: HER ŞEY ANLAŞILMIYOR MU.TARİKATLARI KAPATIN: HASTANE YAPIN:MİLLETİN KANINI EMEN YARASALARI HAPSE TIKIN.BİRBİRLERİNİ YESİNLER.
YanıtlaSilİlginç teşekkürler.
YanıtlaSilAtaturk ilimi bilimi temel alan bir cumhuriyeti kurmak için, osmanlıyı çuruten ve yıkan din bağnazlığını ortadan kaldırmak için tarikatları yasaklamış, ezanı turkçeleştirerek herkesin konuştuğu dilde ne denildiğini anlamasını istemiş,laikliği getirerek kimsenin inancına karışılmamasını sağlamış, tevhidi tedrisatı getirerek çağdaş oğrenimin yapılmasını sağlamış ama bunlar teker teker yok oluyor. Uzuntum bunların yok olmasını görmek
YanıtlaSilATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEK, İŞ TE ÇÖZÜM BURADA.AMA BU NE DEMEKTİR ? ÖNCE BU NORVEÇ ATASÖZÜNÜN ALTINDA YATAN BİLİMSELLİĞİ VE CESARETİ GERÇEKTEN ANLAMAK HEMEN SONRA DA HALKA ANLATABİLMEK.
YanıtlaSil