28 Aralık 2015 Pazartesi

2015’ten Mektup - Arzu Kök

2015’ten Mektup

“Sevgili 2016,

Geçen yıl tam bu vakitler ben de senin gibi büyük bir heyecan ve mutlulukla çıkmıştım yolculuğa. Dünyanın her tarafında tanımı olanaksız sevinç ve şölenlerle karşıladılar beni. Sonrasında ise yılın ilk günleri birer birer geçip giderken yılbaşı gecesinin aslında çok güzel bir serap olduğunu anladım.  Oysa nasıl da umutluydum. 


 365 gün boyunca onlara pembe rüyalar gördüremesem de en azından 2014 ‘ten daha yaşanılır ve huzurlu bir yıl sunacağıma inanmıştı insanlar.  Ama çok üzgünüm ki ben bunu başaramadım. Hani derler ya ‘gelen gideni aratır’ diye, işte benim görev sürecimde maalesef bu deyim o kadar çok kullanıldı ki anlatamam.  Bugün kendimi takımını küme düşürme hattına indiren bir kulüp başkanı, ya da girdiği her seçimi kaybeden parti lideri gibi hissediyorum. Nasıl böyle hissetmeyeyim ki?  Hemen her günün sabahına bomba sesleri ve şiddet çığlıklarıyla uyanmak kolay mı?

‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesini baş tacı etmemizi  isteyen Atatürk’ün isteğinin tam tersi yapıldı. Hem ülkede hem dünyada barış inşa edilemedi. Komşuların neredeyse hepsi ile ilişkilerimiz kötü durumda. Ülkede adı konmamış bir iç savaş var, yüzlerce sivil ve asker ölüyor. Bombalar, silahlar susmuyor. Oysa barış vardı Haziran’a kadar. Sonra birden ne oldu bilmiyorum ama barış söylemlerinin yerini savaş çığırtkanlığı aldı. 


Ankara büyük bir patlamaya sahne oldu benim yılımda. Yüzün üzerinde insan yaşamını yitirdi. Eylem yapmak, hakkını savunmak, greve gitmek gibi haklar rafa kaldırıldı. Suruç’ta çocuklara oyuncak götürmek isteyen bir grup öğrenci yine bomba ile katledildi. Bitti denilen faili meçhuller yeniden gündeme oturdu.

Sadece haber yaptıkları için gazeteciler suçlu sayıldı. Bir gazeteci tekme tokat dövüldü. Onlarca gazeteci şuan hapis yatıyor. Gazetelere, televizyon kanallarına saldırılar düzenlendi, saldırıyı yapanlar adeta ödüllendirildi. 

Bütün bunların yanında yüz binlerin sevgilisi olmuş Yaşar Kemal, Levent Kırca, Kayahan Açar, Müzeyyen Senar, Zeki Alaysa, Memduh Ün, Sennur Sezer, Gülten Akın’a kadar önemli değerleri kaybetmeme ne dersin 2016?

Ha bütün bunların yanında güzel şeyler de yaşadım elbette.  A Milli Futbol Takımımızın Fransa’da yapılacak EURO 2016’ya direkt katılması, Prof.Dr. Aziz Sancar’ın hepimizi gurura boğan Nobel zaferinin beni, nasıl mutlu kıldığını da itiraf edeyim.

Ama bir profesörümüz Nobel ödülü alırken, bu ülkede bilim ve sanattan uzaklaşılması da bir o kadar üzdü beni. Örneğin Türkiye’nin en önemli üniversitesi ODTÜ’ye saldırılar benim dönemimde oldu. Önce arazisi talan edildi. Şimdi de bir yalan çerçevesinde üniversite bilim yuvası olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor.

Demem o ki iyisiyle, kötüsüyle ben görevimi tamamladım. Artık görevi sana devretme zamanı geldi. Açıkçası sana öyle güzel bir ortam bırakmıyorum. Ama yine de umutsuzlukla görevi devralmanı istemem. Önündeki koskoca 12 ayın benimkinden daha sevimsiz olmayacağını umuyorum. Umarım benim başaramadığımı başarır, tüm insanlığa barış, kardeşlik ve huzur getirirsin. 

Benden bu kadar.  

Hadi bana eyvallah…”

Barış içinde, insanların ölmediği bir yıl dileğiyle… 

Mutlu yıllar…

Arzu Kök

3 yorum:

  1. Doğru söylüyorsun kızım. Sıkıntıları yine halkımız yenecektir. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  2. Doğru söylüyorsun kızım. Sıkıntıları yine halkımız yenecektir. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil