1921 Maarif Kongresi
Eğitim sistemimizin geldiği durumu düşününce aklıma 1921
Maarif kongresi geldi ve paylaşmak istedim.
1921 yılında Ankara'da toplanan Maarif Kongresi'nin eğitim
tarihimiz içinde önemli bir yeri vardır. Bu kongre; okul ve öğrenci mevcudunu
tespit etmek, bu konuda yapılması gereken çalışmaları belirlemek ve eğitime
millî bir yön vermek amacıyla toplanmıştır. Eğitim tarihimizde bir dönemin
başlangıcı olarak görülmesi gereken
kongrede Atatürk; eğitim, bilim
ve kültür alanındaki düşüncelerini, yapılacak inkılâpların esaslarını,
öğretmenler için neler düşündüğünü ve onlardan neler beklediğini anlatan tarihî
bir konuşma yapmıştır. Yeni kurulan devletin çağdaşlaşma yolunda da
ilerlemiştir.
TBMM'nin açılışından hemen sonra, 6 Mayıs 1920'de Maarif Vekilliği
adıyla yeni bir teşkilât kurularak eğitimin millî bir sisteme göre ele alınması
kabul edilmiştir. 25 Kasım 1920'de mecliste alınan bir kararla öğretmen ve
öğrencilerin askerlik yükümlülükleri ertelenmiş, 15 Temmuz 1921'de savaşın en
yoğun olduğu bir dönemde Ankara'da Maarif Kongresi toplanmıştır.
Atatürk, toplumun yeniden biçimlendirilmesinde en önemli
itici kuvvet olarak görülen eğitim alanında da aynı ilkeye uyulmasını, ilim ve
fennin gösterdiği yoldan şaşılmamasını özellikle istemiş, hatta emretmiştir. Bu
tutumuyla Atatürk, Türkiye'nin çağdaş bir devlet hâline gelmesini önleyen
engelleri, tam bir cesaretle yıkıp atabilen, akıl ve bilim çağına geçmenin tek
kurtuluş yolu olduğunu tam bir berraklıkla görüp bu gerçeği tam bir açıklıkla
gözler önüne seren bir liderdir.
Atatürk için tükenmez inanç kaynağı, yüreğini kaplayan derin
millet sevgisi ile Türk gençliğine duyduğu sonsuz güvendir. O, Türk Milleti'nin
ve Türk gençliğinin başaracağına dair inancını kaybetmemiştir. Atatürk'ün Türk
gençliği ile ilgili görüşlerini açıklayan en eski belge, 1918 yılı Mayıs
ayında, bir fotoğrafın üzerine kendi el yazısıyla yazdıklarıdır. Burada
Atatürk, gençliğe olan inancını ve duygularını şu sözlerle ifade etmiştir:
"Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı
yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim
değil; bu günün karanlıkları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf
vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeye ve aramağa çalışan bir gençlik
gördüğümdendir"
İlk TBMM döneminde Maarif Vekâleti görevine sırasıyla Rıza
Nur, Hamdullah Suphi, Mehmet Vehbi ve İsmail Sefa Bey'ler getirilmiştir. Her
biri eğitim ve öğretimin yeniden teşkilatlandırılması, müfredatların yeniden
oluşturulması ve özellikle de öğretmen yetiştirilmesi meselelerinde önemli
gayretler göstermiş ve o günün şartlarında tüm imkânları seferber etmişlerdir.
Milli eğitim politikasının temel amaçları belirlendiğinde
ilk planlı faaliyet olarak mevcut okulların açık tutulması ve iyi idare
edilmesi hedeflenmiştir. Mustafa Kemal'in yeni oluşumda öğretmenlerin rolü ve
önemini en baştan beri önemseyerek savaş esnasında bir "Maarif
Kongresi" tertiplenmesini istemesi de öğretmenlerin o günkü toplumsal
konumu ve değerini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Öğretmenlerin en az
cephe gerisindeki milli ruhu ve manevi enerjiyi yüksek tutması kadar, eğitim
öğretimin kendini yenileyebilmesi ve yeni bir hukuki çerçeve içerisinde
devamlılığının sağlanması için atılması gerekli adımları belirlemesi bakımından
da "I. Maarif Kongresi" oldukça anlamlıdır.
TBMM'nin açılışını müteakip eğitimle ilgili ilk sistemli
hareket olarak tanımlanabilecek Maarif Kongresi, Kütahya- Eskişehir
Savaşları'ndaki mağlubiyetin ardından Sakarya Savaşı'na hazırlık döneminde
yapılmıştır.
Hâkimiyet-i Milliye, 31 Mayıs 1921 ve 13 Temmuz 1921 tarihli
haberlerinde Maarif kongresi ifadesini kullanmaktadır. Ertesi günkü haberde de
Maarif Kongresi'nin 15 Temmuz'da açılacağı bildirilmektedir. Genellikle ilk ve
ortaöğretim kademelerinin hedefi ve programı hakkında tartışmaların yapıldığı
bu kongrede Atatürk, eğitim için harcanan çabaların gelecekteki eğitimin
temellerini atmaya yetmeyeceğini; gerekli vasıtalara sahip olununcaya kadar
geçecek olan devrede itina ile çizilmiş bir eğitim programı uygulanıp eğitim
örgütünün en verimli şekilde çalıştırılacağını belirtmiş; kongrenin ilerleyen
günlerinde ise öğretimin sadeleştirilmesi, uygulamalı hale getirilmesi ve
yörelere göre çeşitlendirilmesi istenmiştir.

Atatürk kongreyi son derece önemli tespitler yaptığı açılış
konuşmasıyla, bizzat kendisi başlatarak kongreye verdiği önemi bir kez daha
ortaya koymuş ve konuşmasında:
"Muhterem Hanımlar; Efendiler!
Asırların mahmul olduğu derin bir ihmali idarinin bünye-i
devlette vücuda getirdiği yaraları tedaviye masruf olacak himmetlerin en
büyüğünü hiç şüphesiz irfan yolunda ibzal etmemiz lazımdır.
İrfanı memleket için tahsis edilebilen şey müstakbel
maarifimize mabi- hilistinad olacak bir temel kurmağa kâfi değildir. Ancak vasi
ve kafi şerait ve vesaite malik oluncaya kadar geçecek eyyam-ı cidalde dahi
kemal-i dikkat ve itina ile işlenip çizilmiş bir milli terbiye programı vücuda
getirmeğe ve mevcut maarif teşkilatımızı bugünden müsmir bir faaliyetle
çalıştıracak esasları ihzar etmeğe hasr-ı mesai eylemeliyiz.
Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin
milletimizin tarihi tedenniyatında en mühim bir amil olduğu kanaatindeyim. Onun
için bir milli terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafatından ve
evsafı fıtriyemizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve
garptan gelebilen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-i milliye ve
tarihiyemizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü dehayı milliyemizin
inkişaf-ı tamı ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir. Lalettayin bir
ecnebi kültürü şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin muhrip
neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür zeminle mütenasiptir. O zemin milletin
seciyesidir.
İşte biz, bu kongrenizden yalnız, çizilmiş eski yollarda
alelade yürümenin tarzı hakkında müdavele-i efkâr etmeğe değil, belki
serdettiğim şeraiti haiz yeni bir sanat ve marifet yolu bulup millete göstermek
ve o yolda yeni nesli yürütmek için rehber olmak gibi mukaddes bir hizmet
bekliyoruz...
İstikbal için hazırlanan evlad-ı vatana, hiçbir müşkül
karşısında serfuru etmeyerek kemal-i sabır ve metanetle çalışmalarını ve
tahsildeki çocuklarımızın ebeveynine de yavrularının ikmal-i tahsil için her
fedakârlığı ihtiyardan çekinmelerini tavsiye ederim... Milletimizin saf
seciyesi istidat ile malidir. Ancak bu tabi istidati inkişaf ettirebilecek
usullerle mücehhez vatandaşlar lazımdır. Bu vazifede sizlere teveccüh ediyor.
Hükümet-i Milliyemizin kemal-i ciddiyet ve samimiyetle arzu ettiği derecede,
Türkiye muallime ve muallimlerinin hayat ve refahını henüz temin edememekte
olduğunu bilirim. Fakat milletimizi yetiştirmek gibi mukaddes bir vazifeyi
deruhte eden heyeti mübeccelenizin bugünün vaziyetini nazarı itibara
alacağından ve her müşkülü iktiham ile bu yolda gayet metinane yürüyeceğinden
şüphem yoktur. Vazifeniz pek mühim ve hayatidir. Bunda muvaffak olmanızı cenabı
haktan temenni ederim".
Atatürk'ün de sözlerinden anlaşılacağı üzere yeni Türk
Devleti'nin eğitim anlayışı, özgün bir kültür yaratma, pozitivist ve millî olma
çizgisindedir. Yine aynı kongrede, bakanlık tarafından halk mektepleri hakkında
düzenlenen bir projeyle, çocukları hayat içinde başarılı olacak bir kabiliyette
yetiştirmek için yeni bir programın hazırlanmasının zorunluluğu tartışılır;
dört sene olan ilköğrenimin beş seneye çıkarılması uygun görülerek, o zamana
kadar uygulanan ilköğretim programlarının uygulanabilir olmadığı, altı senelik
iptidai okullarında okutulan birçok derse ihtiyaç olmadığı, halk eğitimi için
yüksek programların değil, halkın daha çok ihtiyaç duyduğu ve istediği lisan,
din ve hesap gibi derslerin okutulmasıyla yetinilmesini, halk eğitiminin ancak
bu şekilde sağlanabileceğini, köylü ve kentlilerin ihtiyaçlarının farklı olması
sebebiyle ilkokul programlarının buna göre ayrı ayrı düzenlenmesi gerektiği; projede
yer alan meslek derslerinin ilkokullarda bütünüyle öğretilmesinin mümkün
olmadığı, ancak sanat ve bir iş için kabiliyetlerin esas olduğu ve kız okullarına,
kızların ev kadını olabilmeleri için gerekli pratik bilgilerin konulması
gerektiği belirtilir.
Genellikle ilk ve ortaöğretim kademelerinin hedefi ve
programı hakkında tartışmaların yapıldığı bu kongrede M. Kemal, bugün eğitim
için harcanan çabaların, gelecekteki eğitimin temellerini atmaya yetmeyeceğini;
gerekli vasıtalara sahip olununcaya kadar geçecek olan devrede itina ile
çizilmiş bir eğitim programı uygulanıp, eğitim örgütünün en verimli şekilde
çalıştırılacağını belirtiyordu.
Kongrenin daha sonraki günlerinde öğretimin sadeleştirilmesi
uygulamalı hale getirilmesi ve yörelere göre çeşitlendirilmesi isteniyordu.
Kongrede bir konuşma yapan Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey ise, bu doğrultuda
şöyle konuşuyordu: "Maarif siyasetimiz, milletin kitle-i esasiyesini
teşkil eden çiftçi ve işçi sınıfının her şeyden evvel nazar-ı dikkat önünde tutulmasına
ve yeni istikametin bu umdeye dayanmasına bağlıdır. Anadolu gene bir sanat
merkezi olacaktır. Halkın geçimini yükseltecek ve ıslah edecek nazarî ve amelî
bilgiyi vermek hedeftir".
Özellikle kongreye kadın ve erkek öğretmenlerin karma olarak
katılmaları, Mecliste Hamdullah Suphi Bey'e karşı sert eleştirilere neden
olmuş, Bakan görevden çekilmiştir. Hamdullah Suphi Bey hakkında verilen soru
önergesinde Maarif Kongresi iki bakımdan eleştiri konusu olmuştur: Kongre için
harcanan para ve kongreye kadın öğretmenlerin de katılmış olması. Bakan
harcanan para konusunda açıklamalar yapmış, kongrenin karma olması konusunda da
açıklama yapmaya hazırlanırken bundan vazgeçmiştir. Bay ve Bayan öğretmenlerin
kongrede bir arada bulunmalarına tepki gösteren muhafazakâr mebuslara karşı
Mustafa Kemal Paşa tepki göstermiştir.
Maarif Kongresi'nin ikinci toplantısı Dârülmuallimîn
binasındaki konferans salonunda Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in
başkanlığında yapılmıştır. Bakanlık tarafından halk mektepleri hakkında düzenlenen
bir proje tartışılmıştır. Bu projede, çocukları hayat içinde başarılı olacak
bir kabiliyette yetiştirmek için bir programın hazırlanmasına ihtiyaç olduğu
belirtilmiş ve dört sene olan ilköğrenimin beş seneye çıkarılması uygun
görülmüştür. Projede yer alan meslek derslerinin ilkokullarda bütünüyle
öğretilmesinin mümkün olmadığı, ancak sanat ve bir iş için kabiliyetlerin esas
olduğu ve kız okullarının, kızların ev kadını olabilmeleri için gerekli pratik
bilgilerin konulması gerektiği belirtilmiştir.
Maarif Kongresi 3. toplantısında "Ortaöğretim"
konusu ele alınmış ve orta dereceli okul programlarını ve özellikle idadî
teşkilatı tartışılmıştır. Kongrenin son toplantısında ilk ve ortaöğretimin
hedefi ve programı hakkında yapılan tartışmalar sonucunda tam bir görüş birliği
sağlanmış, kongreye katılanların tümü eğitimi sadeleştirmek, uygulanabilir hâle
getirmek ve mahallîleştirmek gerektiği üzerinde fikir birliğine varmıştır.
Maarif Kongresi, önceden kararlaştırıldığı kadar bir süre
çalışamadığı gibi, gündemindeki konuların hepsini inceleyememiş, incelenen
konular da yeterli bir derinlikte ele alınamamıştır. Bunun nedeni, savaşın
bütün şiddetiyle devam etmekte olmasıdır. Ancak bu şartlara rağmen, ilk ve
ortaöğretime ilişkin bazı önemli konular tartışılmıştır.
Maarif Kongresinde her ne kadar önemli bir karar
alınamamışsa da dönemin ağır savaş koşulları altında Türkiye'nin önemli eğitim
sorunlarına bu kadar geniş bir katılımcı kitlesiyle tartışılması çok önemli bir
olaydır. Kongrede Sivas Maarif Müdürü Osman Nuri Bey'in Mustafa Kemal'e delegeler
adına verdiği cevap ve İstanbul'daki Muallimler Cemiyeti genel kurulunun
kongreye gönderdiği mesaj, o dönemin öğretmen anlayışını göstermesi açısından
önemlidir. Gerek Anadolu'daki, gerek İstanbul'daki öğretmenler, bağımsızlığın
ve çağdaşlaşmanın öncüsü olmaları gerektiğinin bilincindedirler. Bu konuda,
hükümetle ve eğitim bakanlığı ile aynı
görüştedirler. Yurtsever bir gençlik yetiştirmeye ve savaşın getirdiği
yokluklara karşı dayanmaya hazırlıklıdırlar. Öğretmenlerin birliği için
çalışmaktadırlar.
1921 Maarif Kongresi, yeni bir kültürel eğitim hamlesi
olarak Türk eğitim tarihine kaydedilmiştir. Türk eğitim tarihinde çok önemli
yere sahip olan 1921 Maarif Kongresi, 20 yüzyıl başlarında ortaya çıkan
milliyetçilik akımının yarattığı birikimle kültür ve eğitimde Batı'ya ve
ortaçağ değerlerine direnişi sembolize etmektedir.
15 Temmuz 1921'de toplanan Maarif Kongresi, TBMM
Hükümeti'nin ikinci eğitim bakanı olan Hamdullah Suphi'nin eseridir. Hamdullah
Suphi kongrede, kendisinin daha önce çeşitli vesilelerle dile getirdiği
görüşleri ve bakanlığının tasarılarını kabul ettirmiştir. Kongreye Anadolu'nun
değişik yerlerinden ancak çoğunluğu Ankara'dan olmak üzere 180 - 250 arasında
kişi katılmış ve kongreyi Atatürk, ulusal eğitimin temellerini açıklayan
konuşması ile açmış, bu konuşma ve mevcut koşullarda bir eğitim kongresi
toplanması, o günün basınında övgüyle ve takdirle karşılanmıştır. İki hafta
sürmesi planlanan kongre, Yunanlıların Anadolu içlerine doğru ilerlemesi
üzerine çalışmalarını yarıda keserek dağılmıştır.
1921 Maarif Kongresi, diğer eğitim kurultayları gibi danışma
mahiyetindedir. İlk ve orta öğretimin hem içeriğini, hem öğretim sürelerini
tartışmış, ancak varılan sonuçları uygulayamamıştır.
Atatürk'e göre millî eğitim, bağımsızlık savaşı kadar
önemlidir. O, bunu Yunanlıların Kütahya-Eskişehir üzerinden Ankara'ya doğru
saldırıya geçtikleri günlerde ispat etmiştir. Düşman bütün gücüyle saldırıya
geçtiği sırada, 16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında, Ankara'da, millî
eğitim-öğretim seferberliğini de başlatmıştır. Bu hareketiyle hem
eğitim-öğretime verdiği önemi göstermiş, hem de iç ve dış kamuoyuna Türk
Ordusu'nun başarıya ulaşacağına emin olduğu imajını vermiştir. Bu dünya
tarihinde hiç bir ülkenin yapmadığı, hiç bir devlet adamının düşünmeye cesaret
edemediği bir harekettir.
Atatürk, hayatı boyunca eğitime ve eğitimcilere önem vermiş,
her fırsatta öğretmenleri ve öğretmenlik mesleğini yüceltmiştir. 1921 de
toplanan Maarif Kongresi bunun en büyük ispatıdır bu yönüyle de Türk eğitim
tarihi açısından çok büyük önem arz etmektedir.
1921 Maarif Kongresi, dünyanın yeni koşullarında, vatanı,
ulusal birliği bir bütün olarak ulusal varlığı tehlike altında olan Türk Ulusu
için, yeniden dirilişe güç verecek önemli bir olgudur. Türk Milleti için
kurtuluş savaşının önemi ne kadar büyükse, bu savaşın en bunalımlı günlerinde
toplanan Maarif Kongresi'nin de Türk eğitim tarihi açısından önemi büyüktür ve
milli eğitim ve kültür politikalarının mihenk taşını oluşturmaktadır.
Kaynakça
Akyüz, Y. (2009). Türk Eğitim Tarihi (M.Ö. 1000-M.S. 2009),
14. Baskı, Pegem Akademi Yayıncılık, Ankara.
Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri (ASD), Cilt I-III (Açıklamalı
Dizin İle) (2006), 5. Baskı, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları:1, Ankara.
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi:21 Temmuz 1921, Maarif
Kongresi, Pek Veciz Bir Nutuk.
Karagözoğlu, G. (1985), "Atatürk'ün Eğitim
Savası", Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi, Cilt:2, Sayı:4, s. 193-213, Ankara.
Milli Eğitim Şuraları (1939-1993) , (1995), T. C. Millî
Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Şûra Genel Sekreterliği.
Millî Eğitim Basımevi, Ankara.
Tonguç, İ. H. (1946), İlköğretim Kavramı, Remzi Kitabevi,
İstanbul.
Arzu KÖK
Bizde maarif 12 Eylül istikametinde devam ediyor ta ki 2023 hedeflerine kadar.Her bakan değiştikçe çok şükür(!) maarifimizde değişiyor. Zaten bu Ziya Selçuk'a benim hiç içim ısınmadı. 12 Eylül'un hemen arkasında Talim Terbiye Kurulu Başkanı değil miydi! Gayri ötesini aklı olan düşünsün de biz toprak olunca sonucu herkes görecek ama iş, işten geçmiş olacak vesselam.
YanıtlaSilTemmuz 1921 de Maarif Kongresinin gerçekleştirilmiş olması Mustafa Kemal Atatürk'ün ne kadar güçlü bir ufuk ve vizyon sahibi olduğunun önemli bir göstergesidir. Tabii ki Atatürk çok iyi yetişmiş bir Kurmay Subaydır.
YanıtlaSil