7 Ocak 2018 Pazar

9 Yaşında!... - Arzu KÖK

9 Yaşında!...

9 yaşında bir kız çocuğu ehliyet alabilir mi? HAYIR…
9 yaşında bir kız çocuğu sigara veya alkol alabilir mi? HAYIR…
9 yaşında bir kız çocuğu bir bankadan hesap açtırabilir mi? HAYIR…
9 yaşında bir kız çocuğu oy kullanabilir mi? HAYIR…

Ama diyorlar ki “9 yaşında bir kız çocuğu evlenebilir, hatta çocuk bile yapabilir” Bunu söyleyenler… 

 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1. maddesine göre  ve Türk Ceza Kanunun 6. Maddesi uyarınca “18 yaşını doldurmamış her kişi çocuktur.” Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve TCK Çocuk Koruma Kanunu (2005) da, 18 yaş altıdaki bireyi korunması gereken çocuk olarak kabul etmektedir.

Bazılarına göre dışarıdan fark edilebilmeleri ve ölçülebilir nitelikte olmaları; yaş, kilo ve boyu; büyümenin ve gelişimin öncü göstergeleri yetiyor büyüdüklerini anlamak için. Hele ki ergenliğe girmiş ise tamamdır deniliyor. Oysa bir bireyin soyut düşünceyi de kapsayacak şekilde düşünebilmesi,  karar verebilmesi, verdiği kararların sorumluluğunu üstlenerek yaşayabilmesi için; bilişsel, sosyal, fiziksel ve ruhsal olarak belirli bir olgunluğa ulaşması gerekir. Bu da 18 yaşına kadar devam eden bir gelişimsel sürece karşılık gelmektedir. Çocukluğun ulusal ve uluslararası kabul gören tanımlamaları takvim yaşı temelinde oluşturulmuş gibi görünmektedir ama aslında 18 yaş, sosyal, bilişsel ve psikolojik gelişim için de eşik bir değerdir.

18 yaşının altında evlendirilen kız çocuklarına çocuk gelin, yapılan evliliğe çocuk evliliği denilmektedir. Daha tanımı yapmaya çalıştığınızda bile rahatsız oluyorsunuz Hele ki tanım detaylandırıldığında rahatsızlık hissiyatı daha derinden hissedilmeye başlıyor. Çünkü burada bahsedilen:

Bir çocuğu, cinsel obje olarak görebilen bir yetişkine teslim edilmesi...

Tanımadığı birisine…

Kendisinden yaşça büyük birisine…

Rızası alınmadan…

Din dayatmasıyla…

Anne baba zorlamasıyla…


Burada bahsettiğimiz şey:

Anne baba sevgisini hissetmesi gerekirken, 11'inde gelin edilen, 12'sinde anne olan, 14'ünde ölü bulunan Ayşelerin Fatmaların dramı… 

Öğretmen olmayı hayal ederken, bir adamın üçüncü eşi olan kızlarımızın hayal kırıklıkları…

Karanlıktan korkan, evde yalnız kaldığında kendini yatıştırmakta zorlanan, babası eve biraz geç kalsa telaşa kapılan bir çocuğun; öz anne babasının, kendisine kıymasın, hayatını çalması…

Bu suçtur.
İnsan hakları ihlalidir.
Çocuğun cinsel istismarıdır.

“Yaşama hakkı’’ tüm hakların en temel olanıdır insan için. “Geri alınamayan, telafisi olamayan” niteliktedir. Yaşam olmadığında, hayat son bulduğunda diğer haklardan bahsedilemez. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de en çok altı çizilen, vurgulanan ve ilk kabul edilen haktır.

Bu anlamda ‘Çocuk’ ve ‘Evlilik’ kelimelerinin yan yana kullanılması bile korku vermektedir insan olan herkese. Zira bu: 

Çocukların hayatlarını tehdit ediyor…
Öğrenim hayatlarına koca bir balta vuruyor…
Kadına şiddetin önünü açıyor…

İşte tüm bu nedenlerden ötürü henüz ergenliğe bile girmemiş kız çocuklarının kendilerinden yaşça çok daha büyük erkeklerle zorla, iradeleri dışı evlendirilmelerini açıklayacak mantıklı bir gerekçe yoktur ve öne sürülemez. 

Toplumun sosyal yapısı, yoksulluk, düşük eğitim düzeyi, geleneksel uygulamalar, kalıplaşmış yargı ve dini inanışlar bile çocuk yaşta evlenmeleri normal gösterebilir mi? 

Sadece biyolojik bir takvim olan, bunun yanında bireysel farklılıklar da göstermekte olan ‘üreme yaşının başlangıcı’, evlilik için bir gerekçe olabilir mi? 

Bu fikri ortaya atanlara sormak lazım: Akıl-bilim-vicdan-çocuk hakları-çocuk ve insan sevgisi var mı sizlerde?

Dini baz alarak konuştuklarını söyleyenler peygamberin yaşadığı dönem ile bu dönemi nasıl bir görebiliyorlar? Hz. Muhammed’in Ayşe ile yaptığı evliliği örnek gösterip buna caiz diyenler, peygamberimizin ilk evliliğini kendisinden on beş yaş büyük bir bayanla yaptığını unutuyorlar. Neden acaba peygamberimizin bu ilk evliliğini örnek almıyorlar? Neden?

Kadınların nasıl doğuracağı, kaç çocuk yapacağı, nikahı-bekârlığı gibi konularda “rahim bekçiliği” yapan siyasilerin bir kısmı ise bu fikre çok sıcak bakmışa benziyorlar. Oysa devletin öncelikli görevi o ülkede yaşayan insanların mutluluğu değil midir? Ama maalesef ülkemizde vatandaşların hayatlarıyla satranç oynanıyor. 

Belki de en çok da çocuklarımız için, laikliğe her zamankinden çok ihtiyacımız var. Kızlarımıza kıyılmasın…


Arzu KÖK


1 yorum:

  1. sayın arzu kok türkiye"nin kanayan bir yarasını herkesin anlayabileceği ğibi yalın ve çarpıcı bir şekilde anlatıyor.9 yıldır da böyle anlatmakta sanırı.ben ancak son birkaç yılına yetişebildim.daha nice nice yıllara diyorum.sevgilerle.sıtkı sunday orun

    YanıtlaSil