9 Nisan 2017 Pazar

Milletin Parası…- Arzu KÖK

Milletin Parası…

“Türk Kurtuluş Savaşı boyunca Hind Müslümanları (ki şimdi Pakistan deriz) Anadolu'da savaşanlara yardım için para toplama işini Muhammed Ali Cinnah ve ekibindeki ünlü Türk dostu ve Mustafa Kemal hayranı Gazi Nazrul İslam'ın organizesiyle gerçekleştirmişlerdir. Bu para yardımları altı seferde Anadolu'ya -Ankara'ya- Mustafa Kemal Paşa emrine verilmiştir. Ayrıca on binden fazla, bazı kaynaklara göre 16 bin gönüllü fedailer Anadolu'daki Türk istiklal hareketine katılmak için toplanmış. 

 Mustafa Kemal Paşa'nın henüz Çankaya Köşkü'ne taşınmadan önceki Ankara'nın ilk günlerinde İstasyon'daki Direksiyon binasındaki ikametgahına Nizamettin Bey (Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın kurduğu Hakimiyeti Milliye gazetesinin başına hem genel müdür hem de başyazar olarak getirdiği rahmetli Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu) çağrılır. Burada Mustafa Kemal Paşa, bankanın getirip kendisine teslim ettiği masadaki torbaları Nizamettin Bey'e göstererek;

 -Bunlar Hind Müslümanlarının Anadolu mücadelesine yardım için gönderdikleri altın paralardır. Tam da zamanında ilaç gibi imdadımıza yetiştiler. Şimdi bunları al ve arabama atlayarak Taşhan'a git. Yanına alacağın 2 kişi ile bunları sayıp, zaptını tutup maliye vekiline teslim et. Makbuzunu alıp bana getir. Paraları sayarken kapıya 2 nöbetçi dikmeyi de unutma. Hadi marş marş...

Hemen dediklerini yaparlar. Taşhan'ın özel odasında paraları sayarak 18 küçük torbaya doldurup maliye vekiline teslim edip, makbuzunu alırlar. Yine İstasyon'daki Mustafa Kemal Paşa'nın ikametgahına dönüp makbuzu kendisine teslim ederler.

Bu arada paraları sayarken bir tek altın sayım yapılan masadan yuvarlanıp zemindeki tahta döşemeler üzerindeki bir aralıktan kayıp bir alt kattaki at ahırlarına düşmüş. Bunu basit görüp önemsememiş ve üstünde durmamışlar. Laf arasında Paşa'ya bundan bahsedilince Paşa öfkeyle elini masaya vurarak şunları söyler:

-Babanızın parasından mı bahsediyorsunuz?.. O, milletin parası... O para ile bir Mehmetçiğin hayatı kurtulacak… Bir vatan parçası kurtulacak... Hemen gidin, o düşen parayı arayıp bulun. Torbasına koyun, maliye vekiline teslim edin. Makbuzu yeniden tanzim edin ve bana getirin.

Bu talimatının ardından önceki makbuzu geri verir. Nizamettin Bey ve beraberindekiler tekrar arabaya biner geri dönüp gereğini yaparlar. Aranır taranır ve o bir tek altın lirayı bulunur. Maliye vekiline teslim edilip alınan yeni makbuz Mustafa Kemal Paşa'ya götürülür. Paşa bir "Aferin" çektikten sonra ilave eder;

-Şimdi benim de size bir müjdem var: Bugünkü tabildotta kuru fasulye ile pilav var...

Bu paralar gerçekten Ankara için ilaç olur. Çünkü devlet 5 aydır memur maaşlarını verememiş, hatta mebuslar da maaş alamamıştı...”( Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu anılarından)

Şimdi diyeceksiniz ki bu meseleyi neden anlattı? Atatürk’ün millete ait tek bir kuruşa bile nasıl öen verdiğinin, her kuruşun bu vatan evlatları için ne anlama geldiğini bildiğinin ispatıdır bu mesele. Şimdi böyle mi? İktidarda olanlar bunca açlık sınırında yaşayan vatandaşımız varken Atatürk’ün verdiği kadar milletin parasına değer veriyorlar mı? Millet açken milletin parasını har vurup harman savurmuyorlar mı?

Hele ki şimdi bir referendum sürecindeyiz ve kanunların hiçe sayıldığı bir kampanya yürütülüyor. 
Özellikle evet bloğu, uçağından makam aracına, resmi/gayriresmi parti medyasından güvenlik güçlerinin kullanımına kadar devlet imkânlarının hepsini kullanıyor. Yetmiyor, kısıtlı gücüyle “HAYIR” kampanyası yapanlar engelleniyor, dövülüyor, eziliyor. Araçlarına el konuluyor. Bireysel kampanya yapanlar soluğu nezarette alırken, kurumsal kampanyalarda “HAYIR” için ne salon ne de billboard verilmiyor. Açık hava, yükseklik, doğa, mümkün olsa uzay bile “evet” için kullanılacak. Oysa oylanacak olan bir siyasi parti değil, anayasa değişikliği. Ama tek adam rejimi adına bütçe tepe tepe kullanılıyor.  Nereden geliyor bu değirmenin suyu? 

“Bu harcanan paralarla kaç okul, kaç hastane veya fabrika açılırdı?” diye sormadan geçemiyorum.

Afişlerinde “Herşey millet için” deniyor ama görülüyor ki yokluktan, işsizlikten kırılan milletin parası harcanıyor. Millet için çalışan, ATATÜRK gibi olur, böyle değil.

Dolayısıyla “HAYIR” sadece tek adam rejimine bir uyarı değil. “HAYIR” kaybedilmek istenen gerçekliği yerine koymak için de gerekli. Milletin parasının millet için harcanması için de, akıl sağlığımızı korumak için de gerekli.






Arzu KÖK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder