10 Eylül 2016 Cumartesi

Anne- Babaya Açık Mektup -Arzu KÖK

Anne- Babaya Açık Mektup

Okulların açılmasına az bir zaman kala gençlerden anne ve babalarına ilişkin dinlediğim şeylerden yola çıkarak onların dilinden, anne-babaya açık bir mektup yazdım. Bakalım çocuklar, gençler neler söylüyor?


 Okullar açılacak yakında. Yine bir sürü vaat verecek ve birçoğunu yerine getirmeyeceksiniz biliyorum. Aslına bakarsanız çok fazla vaat verip yerine getirmeyen, sözünde durmayan anne-baba durumuna hiç ama hiç düşmenizi istemezdim. Net ve kesin sözler verip yerine getirmeniz size olan inancımın asla yıkılmaması demek olurdu. Sözünü yerine getiren insan görüntüsü zihnime kazınır, ileride daha dürüst bir birey olmamın yolunu açardı. Şimdi ise, ‘verilen sözler yerine getirilmese de olur’ mantığını öğreniyorum. 

Hele bir de beni kendi çocukluğunuzla ya da başkalarının çocuklarıyla kıyaslamanız vardı ki anlatılması bile çok zor; “… ben senin yaşında iken…” diye başlayan söylemleriniz çoğu zaman bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyordu da siz anlamıyordunuz. Siz konuşmaya başladıkça  “…yine başladı nutuk çekmeye…” diyor ve psikolojik olarak tıkıyorum kulaklarımı…

Kendi çocuğunuzun mükemmel olmasını istediğinizden midir bilmem, en ufak hatalarımı bile büyük bir suçmuş gibi başıma kakıyorsunuz ya deli oluyorum. Derin bir ümitsizlik içerisine düşüyorum. Benim de insan olduğumun ötesinde yeni yetişmekte olan bir genç olduğumu düşünmeden, bana yanılma payı bırakmadan suçluyorsunuz. Bu yanılgılar yüzünden suçluluk sendromu yaşar oldum. Bu durumlarda beni korkutup sindirmek, suçlayarak terbiye etmek, suçluluk duygusu içine sokmanız mı beni güçlü bir birey yapacak? Buna inanıyor musunuz gerçekten?

Hatalarımı, yanılgılarımı gerekçe göstererek beni suçlu sandalyesine oturtmanız, “kötü çocuk” muamelesi yapmanız, böyle yargılamanızın ne kadar yanlış bir davranış olduğunu sizlere anımsatmak durumunda kalmam beni ne çok üzüyor biliyor musunuz? Ne kadar yazık değil mi sevgili anne ve babacığım!...

Normalde hatalarımı düzeltmek için arkadaşça, sevgi ve şefkatle yaklaşıp telkinler yapacağınıza tersini hep yapıyorsunuz... Belki, hatalarım yüzünde ceza vermeden önce benimle konuşup beni dinleseniz hatanın sebeplerini anlamaya çalışsanız, suçluluk pozundan çok kolay kurtulmam mümkün olabilecekti… Ama yapmadınız, beni hiç dinlemediniz; hem savcı hem de yargıç oldunuz… Peki bu ileride sağlam adımlar atmamın, onurlu bir insan olmamın önüne diktiğiniz bir değil mi?

Hep öğretme ve öğrenme eksenine oturmuş karşılıklı iki siperde olan iki rakip gibiydik… En çok öğrenme meraklı olduğum anlarda, merak ettiğim konularda soru sorardım size hatırlıyor musunuz? Ve genelde o sorulara çok kısa yanıtlar verirdiniz. Bu ise bende “…beni baştan savma”  hissi uyandırıyordu. Hoş, uzun açıklamalarınız da yok değildi. Ama bunlar genelde nasihat yüklü söylemlerdi. Konunun özünden tamamıyla uzak söylemler… 

Başarım konusunda ise bana ne kadar güvendiğinizi hiç belli etmediniz. Manevi desteğinizi nedense hiç algılayamadım. Oysa gösterdiğim her çabanın sonunda takdir görmek ne çok sevindirirdi beni.  Övülmek, takdir edilmek biz gençlerin muhtaç olduğu manevi bir gıdadır; hani eskiler şöyle dermiş; “…marifet iltifata matuftur…” Bunu edebiyat öğretmenimden duymuştum; yani yetenekler, marifetler takdir edilir ve ödüllendirilirse o kadar daha gelişir, yoksa körelir gider… Annem ve babam olarak, hiç olmazsa, o gösterdiğim gayreti birazcık övseydiniz, ruhumu okşasaydınız ne olurdu sanki?...

En çok yaptığınız hatalardan biri de beni başkalarıyla kıyaslamanızdır. Çünkü o anlarda inanılmaz derecede umutsuzluğa, aşağılık duygusuna kapılıyor, zaten az olan kendime olan güveni de kaybediyorum...

Her nedense benden farklı bir düzeyde başarı, farklı bir olgunluk bekliyorsunuz ve ben bu beklentilere cevap veremediğim zamanlar sözlerinizle öyle bir hırpalıyorsunuz ki anlatamam...

Herkeste gördüğünüz mükemmelliklerin hepsinin bende olmasını istemeniz, tüm kural ve kaideleri öğretmeye kalkmanız beni korkutuyor; kendimi sıkı bir cendereye sıkışmış gibi hissediyorum. Karşınızdaki insanın da bir süreçten sonra bazı şeyleri ancak öğrenebileceği, bunun için gereken zamanın verilmesi gerektiğini neden hiç düşünmediniz?..

Bu baskılar sonucu olarak, sizinle yüz yüze kaldığım durumlarda, dürüstlüğü elden bırakıp ister istemez yalana sığınmak zorunda kaldım... Yalanımı da sezip üzerime geldiğinizde de, size karşı “kinim” artıyordu… Oysa baba-anne olarak çocuğunuzun kusurlarını yüzüne vurup onun moralini bozmak yerine, onun kusurlarını tamir etmesi için fırsat tanımanız daha doğru olmaz mıydı? Sizi çok zora sokmuş olsam bile sabrınızın tükenmemesi, soğukkanlılığınızı yitmemeniz gerekirdi...

Yaptığım hatalardan dolayı bana kızmanızı doğal karşılayabilirim, fakat beni aşağılamanız, hele başkalarının yanında, özellikle arkadaşlarımın yanında, onurumu kırıcı sözler söylemeniz, beni tamamen sizden uzaklaştırıyor farkında değil misiniz? Bir an için farklı düşünün ve lütfen kendinizi benim yerime koyun, benim de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürdüğümü düşünün... Ne yapardınız o zaman?

Anne-baba olarak bana karşı yaptığınız yanlışlar ve haksızlıklar nedeniyle özür dilemeniz size bir şey kaybettirmez, aksine size olan sevgimi arttırırdı...

Şunun da farkındayım sevgili anneciğim ve babacığım; zaman zaman sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum. Bana vermek istediğiniz hayatın, sağladığınız imkânların yanında benden istedikleriniz çok küçük kalabilir; bunun farkındayım… Bu satırlarımla size yönelik eleştirilerim olması gereken istem ve söylemleri de ne kadar uygun karşılayacağınızı da bilmiyorum…

Anne ve baba olarak herkes çocuğunun iyiliği için çalışıyor ama bazen terazinin ölçüsü kaçıyor ve ters etkiler oluşuyor…

Bir evlat olarak sizden sadece beklentim şu: Beni ben olarak sevmenizi istiyorum. Beni farklı, mükemmel bir varlık, herkese “örnek çocuk” olarak görmenizi istemedim hiç. Ben sizden hiç “kusursuz ana-baba” olmanızı beklemedim. Engin hoşgörülü, anlayışlı, şefkatli, sevgi dolu olmanız bana yeter,, artar bile...

Hiç kimse baba ve annesini tayin etme hakkına sahip değil, ben de değildim, siz de… Çünkü hiç kimse kimin çocuğu olacağına kendisi karar veremez… Anne ve babalar çocukların dünyaya gelişlerinde sadece aracı varlıklardır; doğan çocuklar anne ve babalarından olabilir fakat karakterleri, kapasiteleri, duyguları, zevkleri ayrıdır. Onlar farklı varlıklardır…

Evet sevgili anneciğim ve babacığım, tüm bu farklılıklara, öz eleştirilere rağmen şunu bilmenizi isterim ki eğer anne-babamı seçme hakkım olsaydı yine de sizi seçerdim…
Sizleri çok ama çok seviyorum…


Arzu KÖK

2 yorum:

  1. ANNELER VE BABALAR,KENDİLERİNİ BAŞKA ANNE VE BABALARLA KIYASLAMADAN ÇOCUKLARINI EN MÜKEMMEL ÇOCUKLARLA KIYASLAMAK,ÇIKAMADIĞI MERDİVENLERDE ONLARI GÖRMEK İÇİN ZORLARLAR.ASLINDA HER ÇOCUK EN MÜKEMMEL C

    YanıtlaSil
  2. İŞLEMESİNİ BİLDİKTEN SONRA.SİZİ KUTLUYORUM SAYIN ARZU HAN'IM.

    YanıtlaSil