13 Nisan 2016 Çarşamba

Tecavüzü Kanıksamak-Arzu KÖK

Tecavüzü Kanıksamak

Gün geçmiyor ki kadına yönelik şiddet, kadın cinayeti, vahşi bir tecavüz haberiyle sarsılmadığımız. Yalnız kadına mı? Artık çocuklara da tecavüze başladılar. Üstelik sayıları günbegün artmakta. Ve yalnız kız çocuklarına da değil artık, erkek çocuklarına da tecavüz edilir oldu. Ürkütücü olan ise toplumun şiddet ve tecavüz olaylarına karşı artık duyarlılığını yitirmiş olması. Ancak vahşet, canilik, vs. olduğu zaman sesler yükseliyor ve yine maalesef kısa süre içinde unutulup gidiyor. 

 İç güvenlik paketiyle sapan taşıyanın, bilye taşıyanın, maske takanın gözünün yaşına bakmayan devletimizden kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar konusunda da bir adım atmasını beklemek en büyük hakkımız. Ama hak aramak da bir suç olmuş...

Bu arada sosyal medyada bir futbolcunun attığı gol için; "adam gol atmadı resmen tecavüz etti abi!" gibi yorumlar yazılabiliyor. Tecavüz normalleştirilecek bir konu değil, mizah konusu yapılacak bir olgu değil. Siz belki kendinizi şaka yapıyorum diye avutabilirsiniz ancak tecavüzün günlük dile böyle girmesi bazı yarım akıllıların beyninde onu normalleştiriyor ve günlük hayatın bir parçası haline getiriyor. Sosyal medyada kızılan biri için, "biri şunu s.ksin", "biri şuna tecavüz etsin", "biri bunu s.kip ortada bırakmış" tarzındaki güya eleştirel yorumlar yapılıyor. Arkadaşlar "Tecavüz bir şiddet biçimidir ve hiçbir şey bunu değiştirmez!!" diyerek haykırmak geliyor içimden her seferinde.  Tecavüz insanın bedenine değil, cinsel hak ve özgürlüğüne, doğrudan kişilik hak ve özgürlüğüne bir saldırıdır; unutmayalım.  

Tüm bunlar aslında bize bir gerçeği gösteriyor adeta: Yeni bir toplum inşası içindeyiz. Görüne o ki, bu yeni toplum; bizim mevcut bakış açımızla tecavüzü meşru gören bir toplum olacak.

En son toplumsal inşa sürecini daha çok yakın bir tarihte yaşamıştık. Ülkemiz köklü bir toplumsal inşa sürecine girmiş, takkelerden şapkalara, eski harflerden yeni harflere, birçok değişim, reform yaşamıştı. Bu çok sancılı modernleşme süreci tarih kitaplarının sayfalarına övgü dolu şiirlerle, kahramanlık destanlarıyla yansımıştı doğal olarak. 

Bugün görüyoruz ki, yeniden bir toplumsal inşa süreci içindeyiz. Şimdilerde, içinde İslamiyet’i barındırmayan modernlik lanetlenir oldu. Politikacılar boşuna konuşmuyor, din adamlarının elbet bir bildikleri var!.. On dört senelik süreç içinde, her geçen yıl yeniden tasarlanmış bir topluma yaklaştırıldık. Bu on dört senelik sürecin başlarında, okulların imam hatip okullarına dönüştürülmesini hayretler içinde karşıladık, sonra bir baktık ki bu durum alışıldık bir şey olmuş. Artık bu durumla baş etmek, okul çağında çocukları olan insanlara kalmış. ‘Çocuklarımızı imam hatip okullarına yazdırmak istemiyoruz, ancak çok az seçenek kaldı’ söylemleri sardı etrafımızı.

Bizler okul çağlarını atlamış kişiler olarak inşa sürecinin bir kısmından kurtulmuş olduk belki ama bir sonraki nesil bu okulların ürünü olacak. Kitaplarda, grafiklerle kadınların evde oturması gerektiğinin anlatıldığı, evlilik çağının dokuza indirildiği, tecavüzün meşru kılındığı bir dönem… Bundan kurtulmak isteyen aileler ellerinden geleni yapıyor elbet, fakat nereye kadar ve ne kadar hep birlikte göreceğiz…

Bu arada siyasetçilerden ilginç vaazlar duymaya başladık. Başlarda tepki gösterdik fakat zamanla tepki gösterenler azaldı: ‘Delidir, ne yapsa yeridir’ dedik. Şimdi gülüp geçiyoruz… Ancak içten içe biliyoruz ki, bunlar boş boş söylenmiş laflar değil. 

‘Başı açık kadın penceresiz eve benzer’ 
‘Çocuğun ne suçu var, anası kendisini öldürsün!’ 
‘Kız mıdır, kadın mıdır bilmem…’ ve daha sayamadığım birçokları. 

Her geçen gün çıta bir tık yükselerek, senelerdir nefret duyduğumuz şeylere övgüler duymaya başladık. Artan kadın cinayetleri, bunlara verilmeyen(!) cezalar, tecavüzlerin, üstelik çocuk tecavüzleri, tacizlerin suçlusunun mağdur olarak gösterilme çabası, çocuklara yapılan cinsel saldırıların örtbas edilmesi ve giderek artan bu çıta şimdi bizi başka bir yere getirdi. Diyanete bir soru soruldu geçenlerde fetva hattının internet sitesinde;  “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısı ile olan nikahını düşürür mü?” diye.  Peki ya cevaba ne dersiniz: “Babanın şehvetle kızını öpmesi ya da ona sarılmasının nikaha etkisi yoktur. Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek şehvet duyması bir tür haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın dokuz yaşından büyük olması gerekir.”

Bu cevap birkaç gün sonra Diyanet tarafından yalanlandı. Fakat bunu da duymuş olduk. Zaten pedofili oranının yüksek olduğu bu toplumda, kimileri için yol açıldı. Bunu dile getirmek normalleşti. Toplum olarak biraz daha bilinmeyene doğru mesafe kat ettik.

İşte tüm bu yollarla bizi bu kıvama getirene kadar yoğuruyorlar. Parçalara bölüp her birimize belli görevler yüklüyorlar. Bugün bizi getirmek istedikleri kıvam, amaç edinilmiş bir yola uyum sağlamamız için. Bu yolun bizi götürdüğü rejimin ismi ne olacak bilmiyoruz. Ancak herkesin bir tahmini var sanıyorum. 

Bu ortamda kesin olan şu ki, bu rejimin ismi her ne olursa olsun, tecavüz kültürünün içselleştirildiği bir topluma dönüştüğümüz giderek. Şimdi de bu topluma ulaşan bir yol üzerindeyiz gibi. 
Şaşırıyoruz… 
Alıştırılıyoruz… 
Ve yoğruluyoruz…

Arzu KÖK

2 yorum:

  1. Bütün bu yazdıklarınız durumumuzu çok güzel özetliyor da neden beu felakete gidişi durduramıyoruz? dinle uyuşturulanlar dışındaki insanlarımız tv dizileri ile uyuşturulmuş durumda,

    YanıtlaSil
  2. Saygıdeğer Arzu Kök,
    Kanıksamaktan söz ediyorsunuz, değil mi?
    Bence bu olanlar çok doğal. Çünkü bence buna "kanıksamak" dememeliyiz, "yadırgamamak" demeliyiz.
    Sizin kanıksadığımızı önerdiğiniz bu düşünce ve bu algılama şekli, bence zaten hep vardı. Bizim gerçeğimiz budur.
    Bu çirkin görüşler, bu kaba söyleyişler, bu pis küfürler hep vardı.
    İnanmazsanız sokakta oynayan çocuklarımıza, yolda şakalaşan gençlerimize dikkatle bakın. Heyecan içinde misket oynayan, top oynayan, çelik çomak oynayan... hattâ bilgisayar oyunları oynayan "normal" çocukların birbirlerin kullandıkları hitap kelimelerini ve deyimlerini buraya yazmama olanak yok, çünkü beni savcıya verebilirsiniz.
    Kadınları ve erkekleri bir mal gibi gören ve aşağılayan bu anlayış bize şevketlû padişahlarımızdan kalmıştır, çünkü onlar haremlerinde hadımlar, cariyeler ve gulamlar kullanırlardı...
    Daha fazla söylemek istemiyorum, yoksa üzülürüm ve sizi de üzerim, efendim.
    Açık konuştuğum için özür diler, saygılarımı sunarım.
    Büker

    YanıtlaSil