Elektrik ve Zam
Elektriğe yine zam yapıldı. Faturalar bir anda normalinin iki katına fırladı. Diğer taraftan doğuda borcunu ödemeyenler ile elektrik idaresi arasında restleşmeler sürüyor. Bu restleşmeler sonucunda onlar faturalarını ödemez iken batıdaki vatandaş onların borçlarını da elektriğe son yapılan zamlarla beraber öder duruma geçiyor.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; kişi başına düşen ulusal gelire göre elektrik fiyatları karşılaştırıldığında, değil AB ülkeleri arasında, dünya ülkeleri arasında elektrik fiyatlarının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir. Üstelik de elektrik üretiminde çok daha iyi imkanlara sahip olmasına rağmen. Ama ne yazık ki; toplumdan tepki gelmeyince; hükümet de istediği gibi at koşturuyor. Muhalefet derseniz; zaten bugünlerde onları gören de nerede olduklarını bilen de pek yok…
Üretimin yapılamadığı ortamlarda zam yapmak doğrudur belki. Ancak ülkemiz elektrik üretimi konusunda pek çok ülkeden daha ileri konumda. Üstelik elektrik üretimi için sürekli yeni hidroelektrik santralleri, termik santraller, nükleer santraller kuruluyor. Elektrik üreteceğiz diye doğanın canına kıyılıyor. Sularımız, hava kirletiliyor, bir de üzerine bunların temizlenmesine katkı sağlayacak ağaçlarımız kesiliyor. Doğa katlediliyor. Ama yine de elektriği kullanırken ateş pahası bir ücret ödemek durumunda kalıyoruz. Açığı oluşturanlar, kaçak elektrik kullananlar değil, faturasını düzenli ödeyenler mağdur ediliyor bu zamlarla. Ama kimin umurunda. Açığın kapanması lazım. Diğer taraftakileri de korumak lazım. Her zaman olduğu gibi en iyi yöntem faturayı dürüst vatandaşa çıkartmak tabiî ki. Çünkü Türk Ulusu tepki vermeyi sevmez. Bu da zaten onların hoşuna giden, her hükümetin arayıp da bulamadığı bir durumdur.
Bilindiği üzere elektriğin en çok tüketildiği ve sanayinin ağırlıkta olduğu Marmara Bölgesi’dir. Bu bölgede kullanılan kaçak elektriğin haddi hesabı yoktur. Ancak Hükümet pek tabii ki bu bölgedeki sanayicinin üzerine gidemez. Nasıl gitsin ki? Zira adamların hemen bütün çoğunluğu, örgütlü bir şekilde ve örgütleri ile hükümete destekte ön sıradalar. Bu durumda bunlara nasıl müdahale edilebilir ki? Hem siz olsaydınız bindiğiniz dalı keser miydiniz?
Yine, konutlarda kaçak elektriğin en çok kullanıldığı bölgeler Güney Doğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’dir. Fakat ne yazık ki buralara da dokunulamaz. Zira bunlara izin verilmesinin kökeninde hükümetin Kuzey Irak politikası yatmaktadır. Bu sayede oy oranlarını arttırmadılar mı o bölgelerde. Hatta birinci parti olarak çıkmadılar mı sandıktan. Şimdi nasıl olur da bu yörelerde ki kaçak kullanımın önünü kesebilirler ki? Katiyen olmaz. Zira hem oradaki halkın hem de ABD emperyalizminin ve güdümündeki AB’nin maşalarının ve yerli işbirlikçilerinin huzuru kaçar ki bunu hükümet asla kabul edemez…
Ayrıca Kuzey Irak’a verilen elektriğin durumu da söz konusu. Zira o bölgeye verilen elektrik Türk insanının kullandığı fiyatın neredeyse yarısı bir fiyata verilmektedir. Yani Türk insanı kendi topraklarında üretilen elektriği kendisine ve ülkesine kin besleyen, askerlerimizin şehit olmasına göz yuman, teröristleri vatandaşları olarak kabul edip, savunan bir ülke insanından daha pahalıya kullanıyor. Tabii doğal olarak hükümet buna da bir dur diyemez. Zira bu da Kuzey Irak politikalarının bir parçası. Yani ABD ve AB’nin dayatmaları. Bu satışa veya buralara verilecek elektriğe yapılacak zamma hükümet asla müsaade edemez. Çünkü, ABD ve güdümündeki AB’yi kızdırmak bu hükümet için istenebilecek en son şeydir.
Tabii bir de sokak lambalarının faturasını ödemeyen AKP’li ve doğuda da HDP’li belediyeler var. Bu faturaları onlara ödetmek olur mu hiç? O belediyeler ki, liderlerinin sözünden çıkmıyor, halka kömür ve gıda yardımı yapıyorlar. Yani bu iyilikleri karşılıksız mı kalsın? Mümkün değil. Tabii ki faturaları ödemezlerse de olur. Nasılsa hükümet ödetecek birilerini bulur.
Yukarıda anlattıklarımız ışığında buralara ve ilgililere dokunulamayacağı çok açıktır. Bu durumda ihtiyacın karşılanabileceği en uygun alan, dürüst vatandaşlardır. Bunların, nasıl olsa sesleri çıkmıyor, örgütlü de değiller. Arkalarında dışarıdan talimatlı işbirlikçiler de yok. O halde; vurun bunlara. Zam oranını da istedikleri gibi, hatta tüm açıkları kapatacak ölçüde de tutabilirler. Üç-beş mırıltı duyulur. Sadece o kadar!
Nasılsa dürüst vatandaşın ağzı var dili yok. Onlar Hazine’nin içini boşaltsınlar halk doldursun. Bir de” Ben halkımı düşünüyorum, kömür ve gıda yardımları yapıyorum “diyerek ortalığa çıkıp bir iki duygu sömürüsü yaparlarsa zaten bu halk onları affeder. Sistemi ne güzel kurmuşlar değil mi? Ve yazıktır ki dürüst fakat örgütlenme fakiri olan halkımızı kullanmayı çok iyi biliyorlar.
Boşaltan boşalttı Hazine’yi. Doldurulması gerekiyor, zira seçim var önümüzde ve para lazım. Nasıl mı? Elbette ki her şeye zam yaparak… Para kimden mi çıkacak? Tabii ki vatandaştan…
ARZU KÖK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder