Bayram
1974 yılında aramızdan ayrılan, Türk düşünce ve felsefe
dünyasında iz bırakmış, Ordinaryüs Profesör Hilmi Ziya Ülken’in 1945 Şeker
Bayramı’nda yazdığı, ‘Bayram’ başlıklı köşe yazısı geldi aklıma ve paylaşayım
dedim sizlerle.
“Bayram, cemiyetin manevî ve ruhi faaliyetini belirli bir
konuya doğru çeviren içtimaî bir müessesedir. Bayramın ayırt edici karakteri,
cemiyetin bir arada kutlanmasıdır. O gün herkes birbirine ‘Bayramınız kutlu
olsun’ der. Bu suretle insanlar mukaddes olan cemiyetin mukaddesliğini bu
vesileyle bir kere daha perçinlemiş olurlar.
Kut, bütün dinlerde uğurdan, mutten (saadet) fazla bir şey,
bütün cemiyeti birden ilgilendiren mukaddesliktir. Bir insan yalnız başına
kutlu olamaz. Kut bütün cemiyete aittir: Eşya, hayvanlar ve insanlar ancak
cemiyetin bu toptan kutunu temsil etmeleri bakımından kutlu olabilirler. Mesela
İslam’dan önceki dinimizde yeşim taşı ve bazı tabiat kuvvetleri, kutlu
sayılırlardı.
Cemiyetin kutsallığını temsil ettiği için bayramlara büyük
merasimle, hazırlıkla girilir: Dinlerin birçoğunda bayramdan önce oruç tutulur.
Yahudi dininde bayramlar sırasında esaslı kaidelere riayet edilir. Bayram
günlerinde cemiyetin toplanması, girişler ve çıkışlar esaslı teşrifata
bağlıdır... İptidaî cemiyetlerde av, meyva toplama, çiftçilik, hayvan otlama
mevsimlerine bağlı bayramlar vardır. İptidailer geçim ve ihtiyaçlar ile
bayramlarını birleştirmişler ve içtimai heyecanı yaşama şartlarından
çıkarmışlardır. Büyük İsrail bayramları da ziraî idi. Paskalya, ilkbahar
bayramı idi. Tabernacle sonbahar bayramı idi... Bayramların sıklaşmasından ve o
günlerde cemiyeti kutlamak ihtiyacından dolayı, önceden hazırlık yapmak
maksadile bayram günlerini tesbit etmek mecburiyeti doğmuş; buradan da muhtelif
medeniyetlerde sırf kendi bayram günlerine göre tertip edilmiş birçok takvimler
çıkmıştır.” sözleriyle anlatıyordu bayram kavramını ve kökenini."
Ancak doğuş kökeni dahil birlik, beraberlik anlamı da yok
olup gitti. Büyüklerimiz sürekli iç çeke çeke “Nerde o eski bayramlar?” diye
başlarlardı cümleye de birçoğumuz kulak arkası edip anlamlandıramazdık. Bu
cümle günümüzde bayramın vücut bulmuş hali oldu bizim için…
Murathan Mungan’ın, Yeni Türkü’nün meşhur Telli Turna
şarkısında dediği gibi “Biz büyüdük ve kirlendi dünya.”
Aklımızın alamayacağı, hayal edemeyeceğimiz büyüklükte
acılar yaşıyoruz ülke olarak. Çocuklarımız yaşananların farkında. Televizyon
açmasak gazeteden, gazete almasak, internetten hiçbiri olmasa arkadaşlarından
öğreniyorlar yaşananları. Fazla sorgulamıyorlar. Kötü haberleri şimdilik bünyeleri reddediyor
ama dünyada bir “İyiler”, bir de “Kötüler” olduğunun bilincine bizden çok daha
önce vardılar.
Ayrıca tüketim toplumu haline geldik. Yeni bir çift çorap ya
da bir ayakkabı günümüz çocuklarını dünyanın en mutlu kişisi kılmaya yetmiyor
ki onu bile alamayacak durumda olan aileler var. Alım gücü neredeyse yok
seviyesinde artık.
Kendi ellerimizle oluşturduğumuz, sözde ‘modern’ dünyamızda
baş döndürücü bir hızla koşuştururken ailemizi, yakınlarımızı ve komşularımızı
ve hatta kendimizi çoktan unuttuk.
Beyin ve sinir cerrahisinde birçok ilklere imza atan ve 2014
yılında dünyanın en iyi beyin cerrahı ödülünü alan, aynı zamanda birkaç sene
önce Türkiye'ye gelerek bizim meşhur sanatçılardan birinin de beyin ameliyatına
giren Almanya'nın Hannover kentindeki İran asıllı ünlü Profesör Doktor Majid
SAMİİ şöyle der: “Bizim mahallede bir ÇÖPÇÜ var. Her sabah arabama binip işe
gitmek için evden çıktığımda beni görür görmez yanıma gelir, güler bir yüzle
sıcak ve içten bir selam verir. Ben de arabadan iner, saygıyla elini sıkarım.
Günaydın der, hâl hatırımı sorar, sonra tekrar işine dönüp caddeyi süpürmeye,
insanların kirlettiği yolu temizlemeye devam eder! Oturduğum apartmanda bir de alt komşum, aynı
zamanda meslektaşım olan bir CERRAH DOKTOR var. Ara sıra asansörde karşılaşırız
kendisiyle. Selam verdiğimde gözü yukarıda sadece başını sallar, dışarıya
atılmak için bir an önce asansörün kapısının açılmasını bekler. Şahsen eğer bir
gün hayatta kalmam bu doktora bağlı olsa, kabrimin tozlarını o çöpçünün silip
süpürmesi, yaşama dönmemi sağlayacak olan o doktorun tedavisinden daha lezzetli
olur benim için...”
Samimiyet ve içtenliğin yok olduğu bu dünyada yine ‘Bayram’
geldi diyorlar. Hiç bayram heyecanı yok içimizde. Heyecanlarımızı yitirmemize
sebep olanlar mutludur sanırım ki başardılar. Ama yine de ben diyorum ki her
şeye rağmen sağlık ve başarı dileklerimle iyi bayramlar diliyorum herkese.
Arzu KÖK
"BAYRAM GELDİ NEYİME KAN DAMLAR YÜREĞİME..."
YanıtlaSil