Batan Gemi
“Batan Gemi” isimli bir kitabım çıktı İzan Yayıncılıktan. Satışlar internet üzerinden yapılacak. Bu kitapta çeşitli gazetelerde yayınlanmış köşe yazılarımdan bir kısmını derledim. Bu kitaba ismini veren yazımı sizlerle paylaşmak istedim.
“Çocukken basittik hepimiz. Dünya komik bir gerçeklik,
hayallerimiz ise oyunlarımızın bahanesiydi. Sokaklarda ağaçlar ve yollar,
evlerde ise kahkahalar ve rüyalar yaşardı. Sonu olmayan masallar anlatırdık
birbirimize hiç sıkılmadan. Zaman diye bir kavram yoktu bizler için. Herkes çok
büyük, ölüm ise imkânsızdı.
Sonra bir gün, korkular doldu evlerimizin odalarına.
Yalnızlık, çaresizlik, sessizlik gibi kavramları da getirdi yanında. Bombalar
düşlerimizin üzerine düştü, dinamitler ise tutkularımızı uçurdu. Yaşama
nedenimiz mecburiyet oldu. Sanki bir anda her şey, herkes değişti. İkiyüzlülük
kol gezer oldu etrafta.
Aslında çocukların masallara duyduğu ihtiyaç ne kadar
büyükse yetişkinlere anlatılmaya kalkışılan masalların tehlikesi de o kadar büyüktür.
Ancak bu tehlike genelde görünmez olur. Ve bizlere süslü kelimelerle
sarmaladıkları inançları, öğretileri, akımları pazarlamaya çalışırlar. Bu
sayede de gerçekleri gözlerimizden kaçırmaya çalışırlar. Eğer bize bunları
yapanlar kapsamlı bir projenin parçası olmasalar bile bizleri yanılttıkları
için suçludurlar ya da kendilerine zarar verecek ölçüde saftırlar… Tabii biz
saf olduklarına nedense bir türlü ihtimal veremiyoruz.
Her inanış kendisine inanmayanları dışladı, her propaganda
karşısındakinden nefret etti, her öğreti bir diğerini reddetti. Yani bu dünyada
hiçbir din, ırk, futbol takımı, politik parti bütün insanların ihtiyaçlarını
karşılayacak kadar onurlu olamadı yazık ki.
Bilmem fark ettiniz mi ama seçilmemiş liderler milyonlarca
insanı sadece dinleri ve ırkları yüzünden insanlıktan çıkardılar. Onları
istedikleri gibi yaralayıp, işkence ettiler, hapse attılar…
Bilmem fark ettiniz mi ama dünya buldukları bombalara kendi
isimlerini veren aptallar ve bu bombaları geleceğe yatırım için kullanan aptallar
tarafından yönetiliyor…
Bilmem fark ettiniz mi ama artık herkes hayatını günü gününe
yaşıyor ve fazladan birkaç gün için yeterli oluyor nefes almak…
Bilmem fark ettiniz mi ama, hava ve su da dahil bütün
kaynaklarımızı tüketmiş olarak ölüyoruz…
Bilmem fark ettiniz mi ama böyle giderse artık bir yarın
olmayacak…
Bilmem fark ettiniz mi ama Tanrı bugün yaşıyor olsaydı bu
şartlar altında belki de ateist olmak zorunda kalırdı…
İşte tüm bunları gördükçe:
Parçalanmış bir bayrak gibi sallanıyor başım,
Yüreğime çakılmış bir mızrağın ucunda
Acılar, yenilgiler ve kuşatılmış insan sesleri;
Yükseliyor ha bire bu uçurumlar dolambacında
Dipçikle ezilmiş çığlıklar, çiğnenmiş grev bildirileri
Bir toplu iğneyle boynuma asılan suçlu bilinç
Hayır, tüm soruların yanıtını biliyorum aslında
Üzerime çevrili silahların namlusunda sallanıyor;
tutku ve
erinç
Bu zincir, bu kelepçe, bu zindan bana göre değil
Benim bu ölüm şenliğinde yerim yok
“Geri verin ülkemi” başka ne söyleyebilirim
Oysa ne az şey istiyorum kendime.
Kızgın bir sacın üzerinde yürür gibiyim,
Sessiz gökyüzü sesimi tanıyamıyor artık
Kime sorsam “susmak gerek” diyor
Kime sorsam bir türlü anlayamadığım şeyler
söylüyor bana
Aklım kuşkuyu taşıyamıyor artık
İnci boncuktan yapılmış bir kolye gibi
Takıyorum boynuma hayatı.
Bu batan geminin son yolcusu ben değilim elbet…”
Arzu KÖK