15 Şubat 2021 Pazartesi

Bu Vatan Bizim - Arzu KÖK

 Bu Vatan Bizim

“Adamın biri müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer. Görenler onu, zamanın Kadısına şikâyet ederler. Kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.

Adam:

-‘Doğrudur, öyle yaptım, çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim.’ der.

Kadı:

-‘Sen bizim aklımızla alay mı ediyorsun efendi?’ diye çıkışır.

Adam:

-‘Hayır efendim, aynı zamanda Kadıya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti.’ der.

Bunu duyan Kadı hemen:

-‘Rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyâdesiyle üzdü.’ der.

İnsanlar, kadının değişen bu tavrına hayret ederler.

Kadı onlara der ki:

-‘Bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, Ashab-ı Kehf köpeği Kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim.’

 Fatih Sultan Mehmet’in de dediği gibi “Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet ölür.”

Adalete güvenin neredeyse tükendiği günümüzde, üstelik bu dünyanın en önemli hikâyelerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti’nde diyorlar ki “Yeniden Kuruluş Anayasası” yapacağız. Açıkçası ben “Yeniden Kuruluş” sözünü anlamadım. Zira kurmak için yıkmak gerekir. Ülkemizde neredeyse 20 yıldır iktidarda olanlar ülkeyi yıktıklarını itiraf ediyorlar ve bunun yerine yenisini kuruyoruz mu diyorlar? Ne demek bu? Cidden anlayamıyorum.

Şu sıralar yürürlükte olan anayasamız 1982 yılında yapıldı ama bu anayasanın neredeyse ilk dört maddesi hariç oynanmayan yeri kalmadı. Oysa Anayasa Maddeleri, yoruma yer vermeyecek biçimde kesinlik taşımalı derler. Ama ülkemizde öyle olmadı yazık ki. Önce “Bir kere delinmekle bir şey olmaz” dediler, ardından birileri “Ben Anayasa tanımam” dedi. Oynadıkça oynadılar…

 Şimdi de diyorlar ki yeni bir anayasa lazım. Evet, yeni bir anayasa lazım ama adalete güvenin kalmadığı bir yerde bu nasıl olacak? Her olay hakkında, laik bir ülkede diyanet fetva vermeye başlamışsa nasıl olacak? Tüm Türk ulusunun, hukukçuların, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapılabilinecek mi bu anayasa? Demokrasi, adalet, laiklik kavramları sonuna kadar korunabilecek mi? Anayasanın ilk dört maddesi aynen korunacak mı?

Tüm bu soruların yanıtı verilmeli önce. Zira birlik ve bütünlük sağlanmadan yapılacak bir anayasa, demokrasiden uzak, laiklik ilkesini barındırmayan, hak ve özgürlüklerin daha da çok kısıtlanacağı bir anayasa olacaktır.

Yıllar önce ABD Başkanı Richard Nixon “Müslüman ülkelerde demokrasi ve laiklik olmasına izin vermeyeceğiz. Eğitim sisteminin ve ülke idaresinin din temelleri üzerine kurulması gerekiyor. Başındakini ele geçirince ülkeyi biz yönetiriz. Bu doğrultuda tedbirler almak zorundayız” diyordu bir zamanlar. Laik tek bir ülke kalmıştı, onu da şimdi yeni anayasa bahanesiyle yok etmeyi mi planlıyorlar acaba? Amaçlarına ulaşmalarına ramak mı kaldı ne?

Yine yıllar önce Namık Kemal:

“İnsan vatanını sever çünkü vücudunun maddesi, vatanın bir parçasıdır.

İnsan vatanını sever çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaati vatan sayesinde kaimdir.

İnsan vatanını sever çünkü vücuduna sebep olan ecdadının sakin mezarları ve hayatın sonucu olarak evladının yaşayacağı yer vatandır.

İnsan vatanını sever çünkü vatan, öyle bir galibin bir kılıcı veya bir kâtibin kalemiyle çizilen uydurma hatlardan ibaret değil, millet, hürriyet, menfaat, kardeşlik, hakimiyet, ecdada hürmet; aileye muhabbet, gençlik hatırası gibi birçok ulvi hislerin toplanılmasından hasıl olmuş bir mukaddes fikirdir…

Bu oturduğumuz yerin her taşı için cevher-i can verdik. Her avuç toprağımız, nazarımızda, o yola feda olmuş bir kahramanın vücudundan yadigardır.

Biz vatanı daima nefsimizden ziyade sever, nefsimizi uğruna feda ederiz.” demiştir.

Ne güzel demiş değil mi? Bizler bu vatanı çok seviyoruz ve vatanımızın üzerinde kirli emelleri olanların amaçlarına ulaşmalarını istemiyoruz. Bu nedenledir ki bu ülkenin artık kendi iradesini ortaya koyması, oyunu onların kurallarına göre değil, kendi kurallarına göre oynaması gerekmektedir.

Başta da söylediğim gibi dünyanın en güzel hikâyesidir ülkemiz, hâlâ tüm dünya tarafından gıptayla bakılan, bu yüzden de bitirilmek istenen bir hikâye. Nixon çizgiyi koymuş yıllar öncesinden ve bugün ülkemizde yeni anayasa ile laiklik ilkesinden, demokrasiden vazgeçileceği söyleniyor. Yazık ki biz hâlâ onların kurallarına göre hareket ediyoruz. Bu yüzden de çok endişeliyim.

Namık Kemal’in dediği gibi ben vatanımı seviyorum ve bu ülkenin tek karış toprağına zarar gelsin istemiyorum. Ne olur iyi düşünün. Bu vatan bizim…

Arzu KÖK

5 Şubat 2021 Cuma

Ne Olacak? - Arzu KÖK

 Ne Olacak?

Japonya’da bilinen ve anlatılan bir hikâye vardır. Şöyle anlatılır:

“İmparator Nintoku, yüksekçe bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Bulutlara doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının fakir düştüğünü ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç bile pişiremediğini anlar. Hemen bir ferman çıkartan Nintoku, halkının üç yıl sadece kendileri için çalışması emrini verir. Sarayda çalışanları dahi evlerine gönderir. Sadece kendileri çalışan halk, üç yılın sonunda fakirlikten kurtulur ve bolluğa kavuşur. Nintoku yine kuleye çıkar, ülkenin her köşesinde ocakların tütmekte olduğunu gökyüzüne yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine büyük bir mutlulukla “Artık zenginiz.” der. İmparatoriçe ise üç yıl süren bakımsızlıktan dolayı her köşesi eskiyen, çatısı akan, çiçekleri bile solmuş sarayı göstererek “Sen buna zenginlik mi diyorsun?” der. Nintoku karısına döner ve yüzyıllardır unutulmayan ve unutulmaması gereken o sözü söyler:

“Halkın fakirliği bizim fakirliğimizdir, halkın zenginliği bizim zenginliğimizdir.”

Açıkçası hikâyeyi okuduğumda çok etkilendim ve sizlerle paylaşmak istedim. Birileri hep övünür “Biz İslam dinine mensubuz.” diye. Ancak İslamiyet der ki “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Bugün ülkeme bakıyorum da halkın yarısından çoğu yoksullukla boğuşur halde. Hadi konu komşu birbirine yardım ediyor, onu elinden geldiğince dik tutmaya çalışıyor ama onlar da çok iyi durumda değiller ki. Nereye kadar yapabilecekler bunu? Yukarıdaki hikâyede imparator halkı açken rahat uyuyamıyor ve gerekeni yapıyor ama biz ne yapacağız?

İşsizlik aldı yürüdü? İşi olan da yasaklar yüzünden iş yerini açamıyor. Açamadığı gibi kira, vergi gibi borçları dağ gibi büyüyor. Halkın büyük bir kısmı açlık sınırında yaşıyor. Ama benim ülkemde gereksiz ağız dalaşları ve kavgalar dışında yaşanan hiçbir gelişme yok.

Ne olacak bu işin sonu?

                                                                         Arzu KÖK