Deprem!...
. Prof.Dr Naci Görür “ geliyor” dedi.
- . Prof.Dr. Şener Üşümezsoy “gelmek üzere”
dedi. Duymadı sorumlular.
- . Ve geldi işte...
Onlarca cana, binlerce yaralıya, moloz yığınına dönen yüzlerce haneye, evsiz
kalan onca insanın acısına mal oldu. “İmtihan”
diye, ”Allah’ın takdiri” diye yutturmaya çalışıyorlar. Allah’a
havale edilen yıkımlarda, “takdir”, “İmtihan” nedense, hep de mazlum, fakir
insanlar üzerinde deneniyor!...
Kimlerden duymaktayız? Yıkımlara dair “imtihan” ve “takdirden”
kendileri “Muaf” görülenlerden!..
Depremin imtihan olduğu doğrudur. Ama din sınavı değil
mühendislik sınavıdır. Dürüstlük, namusluluk sınavıdır. Bilim, teknoloji,
çağdaşlık sınavıdır. Doğanın verdiği bu sınavdan Türkiye yönetimi çakmıştır.
Ölenler için cennet müjdesi, teslimiyet, şehit lafları etseler de... Deprem
yıkıntıları altından 2,5 yaşındaki Busenur kurtulduysa da koca bir sıfır alındı
bu sınavdan!...
60.000’lik cami yapıyoruz, Suriyelilere 40 milyar dolar harcayabiliyoruz,
1,5 milyar tl FATİH projesinde batırabiliyoruz, 1150 odalı saray yaptırıp,
yetmeyince Marmaris’e, Ahlat’a saray yaptırabiliyoruz, Diyanete 12 milyar bütçe
veriyor, eğitimden kısabiliyoruz, İstanbul depremine sebep olacağı bas bas
bağrılan Kanal İstanbul için bile para bulabiliyoruz… Ama… Deprem olunca da elde
para kalmadı deniliyor. Kızılay 2019 da 828 trilyon bağış toplamış, devlet 2019
da 3.7 katrilyon deprem vergisi toplamış, ama Elazığ’da deprem olunca bakan “Her
şeyi devletten beklememek lazım” diyor. Kızılay “Sms atın 10 tl
bağışlayın” diyor. O toplanan paralar nereye gitti, belli değil…

“Deprem olacak!” Bu kesin! Bilim insanları, eldeki
bilimsel ve tarihsel verilere bakarak bunu netçe söylüyorlar. Ama dinleyen
kim?..
Bu konuda kulaklarını tıkayanlar, söz konusu olan vurgun
olunca dört açıyorlar o kulakları. Onlar için tek gerçek: Şu an için vurgun var
mı, komisyon var mı? Dünyalıklarına dünyalık katabilecekler mi? Onlar bunun,
sadece bunun peşindeler.
Bir de hep derler ki “Deprem öldürmez bina öldürür.”
Gerçekten de öyledir. Örneğin, Marmara depreminde aslında 20 bin kişinin değil,
bir araba fabrikasında çalışan bekçinin düştüğü fay hattında öldüğünü, geri
kalan herkesi binaların öldürdüğünü hepimiz biliyoruz. Peki tüm bunlar
bilinmesine rağmen, önlemleri alması gereken devletimiz ve siyasi iktidarlar ne
yapıyorlar bu konularda?
İnsan soyunun düşmanları olan Finans-Kapitalistler
depremlerden sellere, kasırgalardan yangınlara, savaşlara kadar her felaketten
kendileri için vurgun çıkarmaya, kâr elde etmeye bakarlar. İmara açılmaya
çalışılan deprem toplanma alanları internette yapılacak küçük bir araştırmayla
karşımıza çıkabilir. 2012 yılında çıkarılan ve Kentsel Dönüşüm Yasası diye
bilinen “6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Kanun” ise vurgunlara yasal kılıf hazırlamaktan öte bir şey değildi. Ve
şimdi rant odaklı projecilerin yani Parababalarının en sevdiği kanun oldu. Bütün
Parababaları, herhangi bir yerde “Geri Dönüşüm-Kentsel Dönüşüm” sözünü
duyar duymaz birbirlerine; “Rant ne kadar? Az mı çok mu?” diye
soruyorlar…

Hani bir fıkra vardır:
Çocuk, babasına sordu: −Allah Dede, Türkiye’yi neden sık
sık sallıyor?
Babası gülümseyerek yanıt verdi: −Türk , uyan diye!..
Ne yazık ki her seferinde yaşasak da bu felaketleri bir
türlü uyanmak, hesap sormak gelmez aklımızdan. İnsanca yaşamak, benim ülkemin
de benim halkımın da en doğal hakkı değil mi?
Uyan ey halkım, uyan artık! Ve hatırlat baştakilere Yunus Emre’nin şu
dörtlüğünü:
“Hani Karun malı netti?
Hani Lokman canı netti?
Hani Cengiz şanı netti?
Yalan dünya yalan imiş…”
Arzu KÖK