Kökleri Unutmak…
Bilinen bir hikâye vardır;
Bu hikâye bana hep yaşamlarımızı anımsatır. Böyle değil
midir yaşamlarımız? Hayatlarını anlamlı ve iyi bir şekilde yaşamak isteyenler
başkalarının hayatlarını da zenginleştirmelidir. Hem ne derler; “Bir yaşamın
değeri dokunduğu yaşamlarla ölçülür.” Bu nedenledir ki yaşamda mutluluk
isteyenler, başkalarının da mutluluğa ulaşmasına yardım etmelidir. Yani
birimizin refahı diğerlerinin de refaha ulaşması ile olasıdır.
Buna kollektivitenin gücü diyebilirsiniz, buna başarının
ilkesi diyebilirsiniz, buna hayatın kanunu diyebilirsiniz. Ne derseniz hepsi
doğrudur aslında.
Amacım umutsuzluk aşılamak değil, tersine, insanların
beyinlerinde çakan şimşekleri hareket enerjisine dönüştürüp gidişata DUR
demelerini tetiklemek istiyorum... Çünkü
bu gidiş kesinlikle bir milletin (halkın, insanların demiyorum, bir milletin)
yok oluşa gidişidir...
Bir ağacın kökleri yerine dallarını sularsanız o ağaç ayakta
kalmayacaktır. Bugün toplum olarak yazık ki hepimizin yaptığı bu. Sadece
dallara odaklanmışız, köklerden uzaklaşmışız. Bu nedenledir ki her geçen gün
ölüyor ve eksiliyoruz. Gerçekleri görmek için yok olmak mı gerekiyor?
Büyük filozof Kung-Fu Tze (Konfüçyüs) der ki; “Karanlıktan şikâyet yerine, en azından bir mum yak! Unutma, sorunun büyüklüğüne değil, çözüme odaklan; aslında kuyu "derin" değildir, ip kısadır.”
Arzu KÖK
Güzel bir yazı ve değerlendirme. Teşekkürler.
YanıtlaSilArzu hanım merhaba, bu yazınız hayatın gerçeğini anlatıyor, ancak kapitalist, bencil ve okumuşlarında büyük bir kısmının cahil olduğu bir dünyada yaşıyoruz, bu ana fikir bütün sektörlere en başta da Eğitim sektöründe uygulanabilse Türkiye dünya devletleri içinde 1. lige doğrudan çıkar.
YanıtlaSilTeşekkürler ve selamlar.