Köy Enstitüleri ve Yurtseverlik
200 sayfalık kitabında bir dönem ülkemizin yüz akı ve tüm
dünyaya örnek olan Köy Enstitülerini ele alıyor. Kitap daha çok Köy Enstitüsü
mezunlarıyla yapılan söyleşiler sonucu onlar için yazılmış denemelerden
oluşuyor. Ancak yıllarca görev yaptığı yerin Hasanoğlan olmasından ötürü olsa
gerek Hasanoğlan ağırlıklı olmuş. Ancak sanılmasın ki sadece Hasanoğlan var,
değil. Neredeyse tüm Köy Enstitüleri var bu kitapta. Kitabın önsözü yine bir
Köy Enstitülü olan Mahmut Makal’a ait. Köy Enstitüsü ruhunu anlatıyor o da
yazdığı önsözde. Kitap Payda Yayıncılık tarafından basılmış.
Yıl, 1940’lı yılların başı, Hitler neredeyse tüm Avrupa’yı
kapsayan cephelerde savaşıyor. Türkiye’nin de savaşa girme ihtimalinden söz
ediliyor. Halk gıda ve diğer ihtiyaçlarını ‘vesika’ yardımı ile
karşılayabiliyor. Milli gelir büyük oranda azalmış durumda. İşte bu durumdaki
Türkiye’nin koşullarında bile, gelecek nesillerin yetiştirilmesi projesine
öncelik verilmiş. Zira Atatürk ülkeyi Türk Gençliğine emanet etmişti ve iyi
yetiştirilmeleri gerekiyordu. Bu amaçla da 17 Nisan 1940 tarihinde Köy
Enstitüleri Kanunu kabul edilmiştir. Tam 74 yıl önce. İki yıl sonra da sistem,
organizasyon ve yöntemlerinin ne olacağı hususunda bir kanun çıkarılmıştır.
Ancak bu kanun alışılagelenden farklıdır. Çünkü bu kanun bir yatırım projesine,
hatta ve hatta bir fizibilite raporuna benzemektedir.
1940’lı yıllarda ülkedeki okuma-yazma oranı %20 civarında.
Tarımda saban dışında alet kullananların sayısı parmak sayısını geçmiyor. Suni
gübrenin adı bile duyulmamış. İşte bu durumdaki köylere, şehre tayini çıksın
diye yanıp tutuşmayan, çevrenin zanaat imkânlarının gelişmesine katkı
koyabilecek, tarımdan anlayan öğretmenler yetiştirmek amacıyla kuruldu Köy
Enstitüleri. Beş yılda 30.000’e yakın öğrenci ile 21 tane Köy Enstitüsü
kurulmuş. 1940’lı yılların başındaki öğretmen sayısı bu enstitüler sayesinde
iki katından fazla bir seviyeye ulaşmış. Öğretmen sayısındaki artış oranı %55.
Bu enstitüler sayesinde köylerde yaşam standardı artmış,
tarım daha bilinçli bir şekilde yapılagelir olmuştur. Enstitülerden mezun olan
her öğrencinin çantasında bir köyde halka hizmet için gerekecek her türlü
alet-edevat mevcut bulunmaktaymış. Çekiç, çivi, orak, testere, ilkyardım
çantası…v.b… Ancak 1952’li yıllara gelindiğinde Demokrat Parti , dış mihrakların da kışkırtmasıyla bu gençlerin çantalarında bulunan orak-çekiç
ikilisini komünizm’i yayma çabası olarak algıladılar. Ve yazıktır ki bunun
sonucu olarak tüm Köy Enstitü’lerini kapattılar. Hatta Köy Enstitüleri’nin
kurucularından olan Hasan Ali Yücel ‘komünist’ olduğu gerekçesiyle yargılandı.
Oysa Köy Enstitüleri bir çölü vaha oluşturarak kurtarma
projesinden başka bir şey değildi. Açık oldukları sürece de birçok vaha
oluşturabilmeyi başarmış mükemmel bir projeydi. Ancak bu kadar başarı ve iyi
yetişmiş bir nesil bazı çevrelerin işine gelmedi. Kapatıldılar tek tek. Oysa
geleceğe yapılmış en büyük yatırımlardan bir tanesiydi.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü Kurucu Müdürü Hürrem Arman "Kollarımızı
kaldırıp vatan için yemin ettik." diyordu. Evet yemin etmişti tüm öğretmen
ve öğrenciler. Ülkenin kalkınması adına hiçbir şeyden kaçınmamışlar, hatta
imkansızlıklar içinde imkansızı başarmışlardır. İşte bu nedenle en büyük
yurtseverler onlardır. Üstelik bunları yaparken asla gocunmamışlar, güle
oynaya, hatta birbirleriyle yarışır şekilde yapmışlardır her şeyi. Mehmet
Erbil’in kitabında, şu sıralar yaşları 80’nin üzerinde olan bu insanların
anlattıkları onların bugün bile o heyecanı nasıl yaşadıklarının göstergesi
niteliğinde. Okurken bir kez daha Köy Enstitülerine ve mezunlarına imrenecek,
bugünkü eğitim sistemimize bir kez daha kahredeceksiniz.
“Aşık Veysel Hasanoğlan’da” başlıklı kısmı okuduğunuzda
Veysel’in kendi elleriyle diktiği kiraz ağacının akıbeti hüzünlendirecek sizi.
“Anıtkanbir’de Hasanoğlan Köy Enstitüsü Öğrencilerinin Alın Teri” kısmında
gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. Tüm illerden gelen yüzlerce Köy Enstitülü
öğrencilerin alın teri ile yapılan Hasanoğlan Köy Enstitüsü binalarının bu
günkü içler acısı halini okurken duyarsızlığımıza, değerlerimize sahip
çıkamıyor olmamıza ah edeceksiniz. Bu kitap sizi hem ağlatacak hem de
düşündürecek. Ama umarım ki bu düşünceler verim verir ve bir ışık olur okuyan
herkese, mücadele gücü verir.
Tamamı belgelere dayalı bu güzel eseri bizlere hazırlayıp
sunduğu için teşekkür ediyoruz kendisine. Umarım okuyucusu bol olur. Kendisini
gönülden kutluyor, yeni kitaplarını beklediğimizi belirtmek istiyorum.
Arzu Kök
Köy enstituleri, yurt kalkınmasını ateşleyen dev bir projedir. Ancak, Türkiye'nin kalkınmasını
YanıtlaSilistemeyen hain eller, maalesef onu yok etmeyi tez zamanda başarmışlardır. Bazı sanayi ve
kalkınma projelerimiz de aynı şekilde yine hain ellerin uzanmasıyla uygulanamamıştır. Bu gibi
durumlar, gerçek Türk aydınları için birer üzüntü kaynağıdırlar. Yazık!