Alkış!...
Titanik filmini izlemeyen yoktur sanıyorum. Asla batmaz
denilen bir geminin buzdağına çarpmasının ardından iki saat içinde batışı
anlatılıyordu orada. White Star Line şirketinin sahibi olduğu Titanik gemisi,
15 Nisan 1912 gecesi Kuzey Atlantik’te ortadan ikiye ayrılarak sulara
gömülmüştü. Titanik faciası dünya savaşları dışında en büyük deniz faciası
olarak tarihe geçmişti. Özellikle son sahneler çok enteresandı:
“Gemi buzdağına çarpmış, su almaya başlamış ama orkestra
çalmaya devam ediyor. Çatırtılar ve gürültüler geliyor, bir parçalanışın
uğultusu dalga dalga dağılıyor… Zenginler; kazanma hırsı ile rulet masalarının
savrulmasına aldırmadan oyunlarına devam ediyor… Bu arada filikalara binip
kaçmaya çalışanlar… Can simitlerine güvenip güvertede fingirdeşenler… Henüz
ayılamamış sarhoşlar… uyuyan çoğunluk farkında değil olan bitenin… Sadece
farkında olanların çığlığı yayılıyor… Ama orkestra öyle güçlü çalmaktadır ki
bastırıyor sesleri… “
Nasıl bu sahne bir şeyler çağrıştırıyor mu sizlere?
Neyse unutalım Titanik gemisini de başka bir olayı
anımsayalım: “Tiyatronun kulisinde bir gün bir yangın çıkar.. Palyaço haber
vermek için sahneye gelir. Herkes bunun şaka olduğunu sanıp alkışlamaya
başlar. Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanır. Pek çok
kişi yanarak can verir…”
Bir başka olay: “Fransız tiyatro yazarı ve oyuncusu
Moliere son yazdığı “Hastalık Hastası” oyununu oynarken sahnede kan kusmaya
başlar, yere yığılır. Herkes bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta
alkışlamaya başlar. Moliere ölüme alkışlar içinde gider. Aynı gece saat 10
sularında veremden ölür…”
Bu üç öyküyü size anlatmamın aslında bir amacı var ki zaten
eminim hepiniz bunun nedenini çok iyi anladınız. Kiergaard ‘Meseller’ isimli
kitabında şöyle diyordu; “Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu
sananların yükselen alkışları arasında gelecek.” Nasıl yukarıdaki
öykülerden sonra düşündürdü mü sizleri de bu söz?
Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen
hayvanlar, doğa… Yanan, kan kusan bir dünya… Ve Kiergaard’ın dediği gibi bir
tiyatro oyununu seyreder gibi olan bitenleri görmeyen, uyuyan milyonlar…
Dünya böyle de ülkemizde durum çok mu farklı? Göz göre göre
gelmekte olan felaketler var, Titanik gibi buzdağına çarpmış durumdayız.
Korona, ekonomik kriz ve diğer yanda tırmandırılan Kıbrıs meselesi, adalar
sorunu, komşularla ilişkilerin bozulması…
Unutulmasın ki buzdağıyla çarpışmalarından sonra Titanik’ten,
birinci sınıf yolcularının % 60’ı, ikinci sınıf yolcularının %45’i ve üçüncü
sınıf yolcularının ise yalnızca % 25 i kurtulabildi. Görüldüğü üzere yolcular
sahip oldukları paralarına göre hayatta kalabilmişlerdi. Bugün de durum çok
farklı olmayacak gibi. Ne dersiniz?
Her ne kadar Atatürk “ Benim naçiz vücudum elbet bir gün
toprak olacaktır ama Türkiye Cumhuriyet’i ilelebet payidar kalacaktır.”
demiş olsa bile manzarayı ve uyuyan milyonları gördükçe umarım buzdağına
çarpmış olmamız batışa neden olmaz. Zira aksi durumda bizim geminin batacağı
sular çok daha derin olabilir!...
Tüm olanları bir tiyatro oyunu sanarak izleyenlerin alışları
eşliğinde hem de…
Arzu KÖK
évirüs benden büyükmü.Bana birşey olmazédiyebilen bir sürü insan var bu ülkede.sıtkı sunday orun
YanıtlaSilBest Casinos & casinos in San Francisco - Mapyro
YanıtlaSilBest Casinos & 인천광역 출장안마 casinos in 광주 출장샵 San 통영 출장안마 Francisco · San Manuel Casino · Casino Queen Casino & Hotel · Casino at Charles Town 세종특별자치 출장안마 Races · Casino King & Queens Casino 거제 출장안마