Simgeler Üzerinden Siyaset…
Andımız kaldırıldı okullarımızdan...
T.C ifadesi kaldırıldı pek çok yerden…
Atatürk heykellerine saldırılar başladı…
Atatürk’e alenen hakaret edenler ceza almaz
duruma geldi…
Atatürk Orman Çiftliği arazisi, hadi Saray’ı
geçtik ABD’ye elçilik yeri olarak satıldı…
Okullarımızın müfredatından neredeyse Atatürk
tamamen çıkarıldı…
Okullarda artık Atatürk’ü kötülemek adına
ödevler dahi verilir oldu…
Bir anda Anıtkabir çevresinin imara açılması
gündeme geldi…
Millî mücadeledeki en değerli yapılar kaderine
terk edildi…
Adında Atatürk geçen yapılar, kurumlar tek tek
yok ediliyor…
Adında ‘Türk’ sözcüğü geçen toplumsal kuruluşların
adından çıkarılmaya çalışılıyor...
Şimdi de İstiklâl Marşı’nın bestesine kafayı
takmış, hatta değiştirmek istiyorlar…
Aslında çok merak ediyorum bu ülkenin var olmasının en büyük
nedenlerinden biri olan Atatürk ve onun yaptığı her şeyi yok görme, yerine bir
şeyler koyma çabasının nedeni nedir? Nüfusun büyük bir bölümü için manevi
değeri olan bu kavramlara, Atatürk’e ve İstiklâl Marşı’na bu kadar laf etmek ne
demek?… Artık tüm bunlar Kemalizm ile hesaplaşmayı da geçti, ulusun tüm
değerlerini yerinden oynatma, bir ulusu ulus olmaktan çıkarma noktasına geldi
ve bu çok çok acı veriyor…
Siyasetin bu ulusun ortak simgeleri üzerinden yapılması
maalesef ülkemizde çok yaygın. Anlamlı ya da anlamsız, tarihsel ya da güncel,
genellikle dinsel ama zaman zaman da seküler sorunlar üzerinden toplumu ayrışma
siyasetinin adıdır oysa bu. Özgürlükçü ve birleştirici olmak dururken ne gerek
var ki bunlara? Bu toplumun simgelerini yok etmeye çalışırken yerine başka
simgeler koymaya çalışmaları da aslına bakarsanız çok trajikomik bir durum.
Ancak farkında değiller ki güya yerine koydukları şeylerin hiçbiri milli
mücadelemiz ve Atatürk’ün yerini dolduramaz.
Evet bu ulusun simgeleri vardır. Bu konuda kimsenin sakin
kalabildiğini görmedim açıkçası. Örneğin uluslararası spor yarışmalarında ya da
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının başka ülke vatandaşlarıyla yan yana/karşı
karşıya geldiği ve kendilerini tanımlama ihtiyacı duyduğu bütün durumlarda ve
tabii ulusal bayramlarda ay yıldızlı al bayrağımıza ve de İstiklâl Marşı’mıza
yer var diye düşünüyorum. Ancak günümüzde bayrağımız herkes için aynı şeyi
ifade ediyor olmasına rağmen artık insanımız birbirine kılıç çeker gibi bayrak
çekiyor. Bugün birçok durumda bayrak, “bu ülkeyi siz değil biz temsil ediyoruz!”
anlamında kullanılıyor; tıpkı 80 milyonluk Türkiye nüfusunun 50 milyona inmesi gibi!…
Bakın bu simge; etrafında birleşmek dururken, bölmeyi pekiştirmek adına
kullanılıyor ki bu da büyük bir uçurumdan aşağı düşer gibi yuvarlandığımız
felâketi daha da büyütüyor, hızlandırıyor…
Diğer bir simgemiz de İstiklâl marşımızdır. O bir milli
mutabakat menidir ve “Allah bir daha bu
millete İstiklal Marşı yazdırmasın.”
O düşmanı topraklarımızdan kovmaktır… O özgürlüktür… O vatandır… O
yarınlarımızdır… O Türkiye’dir… Bu niteliğini de ne tek başına sözlerinden alır
ne de müziğinden. Bütünlüğünden alır. O sözler ve müzik birlikte güzeldir. Evet
yıllardır müzik ile bestenin uyumsuz olduğu tartışmaları yapılır ama bu topluma
mal olmuş, bu şekliyle benimsenmiş bu marşı bundan sonra ısrarla değiştirmek
istemenin anlamı nedir, anlamıyorum bir türlü. Cumhurbaşkanı bestecileri göreve
çağırdı bu hususta ve her gün yeni bir versiyon çıkıyor ortaya. Emin olun ki
hiçbiri bizim İstiklâl Marşı’mızın tırnağı bile olamaz. Hiçbiri onun verdiği
coşkuyu ve umudu vermiyor, vermeyecek de… Bizler marşımız ile çok çok mutluyuz,
kimse değiştirmeye kalkmasın lütfen…
Bir de şu vardır ki marşımız sözleri veya müziği bakımından
değişikliğe uğratıldığında ya da bütünüyle değiştirildiğinde de evet ortada
resmi bir milli marş olacaktır ama bu yeni marş, herhangi bir şeyin varlığına
delalet eden bir alamet ve insanları belirli bir şekilde davranma konusunda
ikaz eden bir işaret olmanın ötesine geçip de bir toplumsal simge işlevini
yitirecektir. Zira toplumsal simgeler,
sadece bir şeylerin varlığına işaret etmekle kalmayıp, insanları, varlığına
delalet ettikleri şeyle bütünleşmek suretiyle kendi aralarında birliktelik
oluşturmaya çağırır. İnsanları böyle bir varlığa katılmaya çağıran ve
insanların kendilerini söz konusu birlikteliğin bir parçası olarak
hissetmelerine köprülük eden şeylerdir. Bu simgelere dokunulması da bir anlamda
bu ulusu bitirme çabalarının bir sonucu değil de nedir?
Unutulmamalıdır ki toplumsal simgeler, fiziken
birbirlerinden ayrı ve farklı bireysel özneleri birleştirici bir özne halinde
süreklileştiren bir çimento veya harç işlevi görür. Bu simgelere saldırmak,
onların altını boşaltmak ise bu çimentonun tutmaması ve yıkımın kolaylaşması
anlamı taşıyacaktır. Bu simgelere saldırılması ülkenin sokulmak istendiği
cenderenin bir göstergesidir. Bir totaliterlik inşası adına toplumu derinden
parçalamaya kalkmak, bu yolda her türlü cepheleşmenin önünü açmak ülkeyi bir
felakete sürükleyecektir ki, en son ihtiyacımız olan da budur.
Ulusun ortak simgelerine kimse dokunmasın artık… Zira
kenarında olduğumuz uçurum yutacak bizleri… Toplum olarak aklımızı başımızı
almalı, Atatürk ve Kemalizm altında birleşmeliyiz… Yoksa…
Arzu KÖK
Aferin Arzuş kızımız. Tam da benim düşündüğüm gibi yazmış.Yalan söylüyorsam şeytan çarpsın,çirkin siyasetçi çarpsın!
YanıtlaSil