Alacakları için kendilerini kömür ocağına kapatan 85 madencinin grevi onuncu gününde. En azından hayattalar diye seviniyoruz. Fenalaştıktan sonra arkadaşları tarafından dışarıya çıkartılanların dışında içeride kalan 26 işçiyle direniş onuncu gününe girmiş durumda.
Bu ocakta madencilerin bugüne kadar sağ kalmaları mucize sayılmalı aslında. Kömürün hala katırlarla taşındığı, birinin 6 ay, diğerinin 1,5 yıl izinsiz işletildiği, üstüne bir de işçilerin aylarca tek kuruş almadan çalıştırıldığı bu ocakta sağ kalmak gerçekten mucize. Polisin eylemi bitirmek için madene temiz hava sağlayan boruları kapattığı, su ve yiyecek aktarımını kısıtladığı düşünüldüğünde iyi bile dayanıyorlar. Üstelik bir de eylemdeki madencileri “itibarsızlaştırma” çabaları var. Madenin bir başka çıkışı varmış ve orada işçiler pide-ayran falan yemişler!… Yerel basın, birilerine yaranmak için asılsız bir sürü haber peşinde.
Devlet, kendisine ait maden sahasında, kömür çıkaran ve 10 gündür madenin dibinde ölüme yatmış işçilerin üç kuruş alacağını inatla ödemiyor. Üstüne madeni kuşatıyor, polis baskısı uyguluyor, işçileri yalıtıyor, öyle ya da böyle ocaktan çıkmalarını bekliyor. Devlet, valinin ağzından şantaja soyunuyor: “Eylemi bırakan işçilere ödeme yapacağız.”
Şimdi tam 10 gün oldu. Zonguldak’ta kömür ocağında maden işçileri direniyor. Birkaç ay önce de bir başka madende, tam 10 gün direnmişti işçiler ve kazanmıştı. Bir tarafta alçaklık, diğer tarafta direniş… Sadece madende değil, her yerde her zaman direnenler kazanacak… Tüm kavga bunun için.
Bu madende çalışan ve şu anda grevde olan bir babanın kızı bir mektup yazmış bizlere:
Merhaba
Madene açlık grevine giden bir babanın kızıyım. İlkokula giderken annem beslenme çantama her zaman zeytin, peynir koyardı. Ama arkadaşlarımın beslenmesinde börekler, sosisler, kekler olurdu. Bu durumdan ne kadar şikayetçi olsam da annem ile babama bir türlü dile getiremedim. Onların üzülmesini hiç istemedim. Biraz daha büyüdüm ve artık beslenme çantamı yanıma almadım. Bizim okul kantinimizde sadece simit, meyve suyu ve poğaça vardı. Annem abim ile bana sadece 50 kuruş verirdi. Bir tane simidi alıp yarıdan bölüp yerdik. Olsun, ben halimden memnundum. Annem her zaman doğrusunu yapardı. Bir ara babamın maaşını düzenli alması çok iyiydi. O zamanlar annem eve koli ile kek ve meyve suyu alırdı. Bize okula giderken birer tane verirdi. Ama sonra annem eve kek ve meyve suyu almaz oldu. İşte babamın maaş sorunu o günlerden başlamıştı. Aradan 3-4 sene geçti ve şuan 7. Sınıftayım. Derslerimde her zaman başarılı oldum. Cumartesi günü bursluluk sınavım var. Bu sınava girmemi benden çok babam istedi. Okul müdürüne gittim sınava girmek istediğimi dile getirdim. Müdür, “baban bir yıllık maaşını gösteren bir kağıt alsın.” dedi. “Tamam” dedim. Yarın ki gün müdüre kağıdı verdim. Müdür bana dedi ki, “aslında senin babanın maaşı oldukça iyi” dedi. Bir an zor durumda kaldım ama müdüre cevabımı verdim: “benim babamın maaşı görselde süper ama ne yazık ki veren yok”
Ben burada sadece düşüncelerimi dile getirdim. Eğer ben bu maaş vermeme sebebi ile bir etkinlikten geri kalıyorsam onlara hakkımı asla helal etmeyeceğim. Ben bu durumdan çok sıkıldım. Sosyal medyada en ufak bir olayın herkes tarafından görülmesi fakat babamların eylemlerinin duyulmaması büyük hayal kırıklığı. Artık sesimizi duyun. Şu ailelerin sesine kulak verin.
Gereğini yapın…
Bu mektubu paylaşmamın sebebi, unutulanları anımsatmak… Siz bu satırları okurken o madenciler yerin onlarca metre altında açlık grevi ve ocaktan çıkmama eylemi yapıyor.
Özelleştirme ve taşeron sisteminin, aşırı kâr hırsının, denetimsizliğin ve göz yummanın, iktidar kayırmasının, ihmal zincirinin sonucu olarak yaşanan kömür madeni facialarında yüzlerce maden işçisi hayatını kaybetti. Şimdi maden işçileri hem kendileri hem diğer madencilerin ölmemesi adına grev yapıyor.
O madencilere ve bu mektubu yazan kıza, kızlara daha ne kadar tepkisiz kalacak bu toplum? Emeğe ve alın terine önem veren insan sayısı bu kadar mı azaldı güzel ülkemde? Sessiz kalmayın...
Arzu KÖK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder