Ne Olacak Bizim Halimiz?
Kanadalı yazar, şair, söz yazarı ve müzisyen Leonard Cohen'in 'Görkemli Kaybedenler' isimli önemli yapıtını çoğunuz biliyorsunuzdur. Bilmeyen ya da okumamış olanlara da öneririm doğrusu... Kitaptan çok ilginç bir tümce kaldı aklımda, şöyle: "Bu bir maskeler dansıydı ve her maske mükemmeldi, çünkü her maske gerçek bir yüz ve her yüz gerçek bir maskeydi..."
Tam da bugünlere özgü. "Büyük büyük"
insanlar, sürekli bir şeyler söylüyorlar. Hangisi maske hangisi gerçek yüz. Kim
doğruyu söylüyor, söylediği doğru neye göre, kime göre doğru… “Anlayan beri
gelsin!” diyesi geliyor insanın. Herkes bir buhran içinde. Eğer ki insan
bir şeylere dokunamıyorsa, içine akamıyorsa, anlaşılmadığını düşünüyorsa,
kendisi anlayamıyorsa, iletişim kurmayı beceremiyorsa, artık sözcükleri yeniden
düşünmeye, daha derinlere inmeye ihtiyacı var demektir. Ama bu ihtiyacı
karşılayacak olanlar nerede?...
Biliriz ki sözcükler düşüncelerimize hükmeder,
şekillendirir. Düşünceler ise duyguları harekete geçirir, davranışlara neden
olur. Davranışlar ise sonuçları ortaya çıkarır. Bu nedenle "Kelimeler,
tecrübelerimizi dizdiğimiz ipliktir" diyor Aldous Huxley, bu nedenle "Kelimelerin
gücünü bilmeden, insanı anlamak imkânsızdır" diye kesin konuşuyor
Konfüçyüs. Bu nedenle "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu"
diye soruyoruz sık sık…
Ağzımızdan çıkan her sözcüğün, her tümcenin düşüncelerimizin
'aromasını', hayatımızın anlamını, tecrübelerimizi, hakikiliğimizi ele
verdiğini aslında çoğumuz biliyoruz. Biliyoruz da meramımızı anlatmakta ya da
karşımızdakinin meramını anlamakta neden bu kadar 'fakiriz?' İşte bizler
bu kadar fakir olduğumuz için çok güzel kullanıyorlar sözcükleri birileri ve
yaptırıyorlar istediklerini. Ben Mısır'dan örnek vereyim siz Türkiye anlayınız!
Katil: "Çünkü laikti"
Hâkim: "Laik ne deme?"
Katil: "Bilmiyorum!"
---------
Mısırın iyi edebiyat adamı rahmetli Necip Mahfuz'u öldürmeye çalışıp
başarısız olan sanığa hâkim sorar: "Neden vurdun?"
Sanık: "Sokak çocuklarının hayalleri adlı kitabı yazdığı için"
Hâkim: " Peki sokak çocuklarının hayallerini okudun mu?"
Sanık: "Hayır"
---------
Hâkim Yazar Faraç Foda’yı öldüren üç teröriste sorar: "Neden
Faraç Foda’ya suikast düzenleyip öldürdünüz?"
Suçlu: "Çünkü kafir"
Hâkim: "Onun kafir olduğunu nereden anladın?"
Suçlu: "Onun kitabından"
Hâkim: "Hangi kitabından anladın onun kafir olduğunu?"
Suçlu: "Ben okuma yazma bilmiyorum"
Hâkim: "Nasıııll!
Suçlu: "Ben okuma yazma bilmiyorum"
İnsanları aldatan ve azmettirenler suçludur aslında ama
onlar bunun farkında değiller. Ancak yazık ki tüm bunları görüp de sessiz kalan
aydınlar da ayrı bir konu? “Ne olacak bizim halimiz?” diye soruyor
herkes, ruhları öldürülürken…
Arzu KÖK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder