“Müsait” Cinayetler
8 Martta bütün meydanlarda
Kadınlar Günü kutlandı. Kadına yönelik şiddete her yönüyle karşı durulduğu
haykırıldı. Yalnız kadınlar değildi meydanlardakiler. Erkekler de kadınlarla
omuz omuza şiddete hayır dedi. İktidar bu şiddete çanak tutmakla sorumlu
kılındı, eleştirildi. Başta kadına dönük şiddet, cinayetler, tacizler,
tecavüzler ve bütün bunların üstüne bu cinayetlerin arkasındaki faillere
getirilen aflar, iyi haller, takdir indirimleri…
Kadına bakış açısı “Dizini
kır, evde otur, çalışacaksan da esnek çalışma modelleriyle sermayeye hizmet et” tir.
İşte, "aile paketi" diye yarın öbür gün getirecekleri
paketin de özelliği budur aslında. O nedenle de kadınların, ülkemiz
kadınlarının hem sermaye iktidarına hem sermayenin fıtratına hem de muhafazakâr
bir toplum yaratma hevesindeki iktidarın anlayışına karşı 8 Mart Emekçi
Kadınlar Günü'nde bu taleplerle alanlara çıkmıştır ve hepsinin özellikle gelip
birleştiği nokta iktidar bu zihniyetini değiştirmediği sürece hiçbir şeyin
değişmeyeceğiydi. İktidarın da bu zihniyeti değiştirmeye niyetli olmadığı gün
gibi ortada yazık ki. Son günlerde yaşanan iki olay ise bunu açokça koyuyor
ortaya.
Esenler İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü’nün ilkokul 4. sınıf öğrencilerine dağıttığı ‘Çiçek Bahçesi’ isimli
kitapta kadınların “özgürleştirilerek yok edilmesi” önerildi.
Kitapta, “ormanın kralı” diğer hayvanlara, “Dişi olanların da
güzellerini seçin. Birçoğunu içki ve uyuşturucuya alıştırarak, bu durumu da
normal bir şey gibi göstereceğiz. Sık sık eş değiştirmelerini de
alkışlayacağız. Verdiğimiz özgürlükle bizim esirimiz olacaklar. Yani
istediğimiz her şeyi yapacaklar” diye sesleniyor.
‘Çiçek Bahçesi’ adlı
kitapta ormandaki yöneticinin yani kralın, erkek hayvanlarla birlikte, dişi
hayvanlar için yaptıkları planlar anlatılıyor. Buna göre dişi olanlara ‘sanatçı’ adıyla
meşhur ediliyor, paraya boğuluyor. Uyuşturucu ve içkiye alıştırılarak
özgürleştiriliyor. Kral, erkek hayvanlara “Onlara tam bir özgürlük
vereceğiz. Verdiğimiz özgürlükle zaten bizim esirimiz olacaklar” diyor.
Kitabın yazarı ise Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükrü Şumnu
olarak görülüyor. Profesör ünvanı taşıyan bir zihniyetin yazdığı bir kitap
olduğuna inanmak istemiyorum aslında. Zira bilim adamı ünvanı verdiğimiz bu
kişilerin ne kadar yoz fikirlere sahip olduğunu görmek acı veriyor. Genç
zihinlere enjekte edilen cinsiyet ayrımcılığı ve dini - ahlaki referansları
kullanarak beslenen ahlaksız kadın tanımları yarın daha da fazla yaşanacak
şiddetin silahı olacak. Farkında değil mi acaba Milli Eğitim ve kitabın yazarı
profesör?
TDK’nin çevrimiçi sözlüğünde
müsait, öncelikle “uygun, elverişli” olarak tanımlanıyor. İkinci
tanımda ise “flört etmeye hazır kadın” ifadesine yer veriliyor. Oysa
flört etmek kişilerin karşılıklı olarak yaptıkları bir eylemdir ve hem erkek
hem de kadın flört etmeye hazır, kolay flört edebilen karakterlere sahip
olabilirler. Türk Dil Kurumu bu açıklamaya parantez içerisinde eklediği kadın
ifadesiyle cinsiyetçi bir hale getirmiştir. Böylece de kadına yönelik şiddet ve
negatif ayrımcılığın temel nedeni olan ataerkiliteye hizmet eder duruma
gelmiştir.
Devletin denetimindeki Türk
Dil Kurumu’nda kadına yönelik böyle bir -hepimizin de üzüntüyle karşıladığı-
ifadenin geçmesi aslında siyasal iktidarın da sahiplendiği bir anlayışı yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Eşitlik, fıtrata ters" derken
neyi kastediyordu acaba? “Varsın onlar inadına dekolte, inadına mini etek
giyerek feveran etsinler” derken neyi kastediyordu acaba? “Ananı da
al, git” derken neyi kastediyordu? “Her kürtaj bir Uludere'dir” neyi
kastediyordu? Yine, Sayın Bülent Arınç, “Kadınsa iffetli olacak, herkes
içinde kahkaha atmayacak” derken neyi kastediyordu? “Ben eş demem. Eş
yoktur, eşitlik yoktur. Ben karımla çocuğuma eşit demem. Eşim değil, zevcem olur” derken, “Çalışan
kadından bahsediyorum, patronun hizmetini yapıyor” derken AKP sözcüleri ve
onların referans aldığı yazarlar ne demek istiyordu? Bunlar basit, sıradan
değerlendirmeler değil, siyasal iktidarın desteği ve himayesi olmasa bunlar da
yazılmazdı.
Özgecan vahşice
katledildikten sonra çıkıp “Bu işin takipçisi olacağız” diyerek nutuk
atanların öncelikle bu tür söylemlerden vazgeçmesi ve bu türden söylemlerde
bulunanlara karşı durması gerekmez miydi? Ama yapılan şey sadece onların
desteklenmeleri. Yazık, çok yazık!..
Kimse unutmasın ki;
“Çalışan kadın
ahlaksızdır “ diyenler cinayetlerin failidir.
“Onlara tam bir
özgürlük vereceğiz. Verdiğimiz özgürlükle zaten bizim esirimiz olacaklar” diyenler
kadın cinayetlerinin failleridir.
“Örtüsüz kadın perdesiz
eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” diyenler kadın
cinayetlerinin failleridir.
İktidar eğer gerçekten de
kadın cinayetlerinin durması noktasında ciddi ise bunlara son vermelidir. Aksi
halde onlar da sorumlu kılınacaktır her kadın cinayetinde.
Arzu Kök
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder